Elektrik tedarikinde serbest Pazar sistemine geçişte çok önemli adımlar atıldı. 1 Ocak 2010 tarihinden bu yana, yıllık tüketimi 100 bin kilowatı aşan tüketicilere artık ‘serbest tüketici’ ünvanı veriliyor.
Yıllık 100 bin kilowatt (iş yerleri için) öyle matah bir rakam değil. Aylık KDV dahil ortalama 2,500 TL dolayında bir elektrik faturanız var ise, siz de serbest tüketici olabilirsiniz.
Elektrik piyasasında serbestiye geçiş programı kapsamında serbest tüketici olma eşiği 2006’dan beri indirile indirile geliyordu zaten. Geçen sene yıllık kullanımı 480,000 kw saati aşanlar serbest tüketici olabiliyorlardı.
Bu sistemde, serbest tüketiciler, elektrik üretimi veya toptan elektrik ticareti yapan lisanslı şirketler ile doğrudan anlaşma yapabilmekteler. Aralarında ‘ikili anlaşma’ yaparak, elektriğin fiyatını serbestçe belirleyebilmekteler. Bir anlaşma olduktan sonra, taraflar bu iradelerini kamuya ait olan TEIAŞ’a bağlı Piyasa Mali Uzlaştırma Merkezi’ne kaydettirerek, maliyetlerinde ciddi bir tasarruf sağlayabiliyorlar. Bugünlerde bu oran, abonenin tüketimine göre % 15 – 20 arası bir yerde. Halihazırda, hastaneler, büyük işyerleri, mağazalar, AVM’ler gibi, yüksek enerji kullananlar bu sistemi yaygın bir şekilde kullanmaktalar. Bu sistem içinde, büyük kısmı özel sektöre yüksek bedeller ile satılan bu dağıtım şirketleri pek etkilenmiyorlar, çünkü onlar hizmet ve dağıtım bedelini kilowatt başına sabit değer üzerinden tıkır tıkır almaya devam ediyorlar.
Öte yandan, çok sayıda orta boy ticari işletmeler bu uygulamadan henüz habersiz. (Evsel kullanım için henüz yürürlükteki eşik biraz yüksek. Ayrıca, evde ödediğimiz elektrik tarifesi işyerinde ödediğimize göre biraz daha düşük). Ama giderek limiti indirerek tam serbestiyete geçiş niyetleri varmış; inşallah gerçekleşir.
İşte enteresan olan bu kesim. Hem sayıca fazla, hem toplamda önemli bir elektrik faturası ödemekteler.
Şimdi düşünün, yıllardır ‘mahkûm tüketici olmuşsunuz. Seçme şansınız yok, her ay sorgusuz sualsiz, pazarlıksız, önünüze gelen faturayı ödemektesiniz. Ötesi, bugüne kadar, elektriği enterkonnekte sistemden alıp kapınızdaki kofraya kadar getiren dağıtım şirketi, kendi şartları ile kendi fiyatından size elektriği satmış hatta bedelini de size sormadan, hesabınızdan çekip almış.
Şimdi mahkûm olmaya alışmış orta boy elektrik abonelerine, ‘artık serbestsiniz!’ diyorlar. Şok! Nasıl yani? Kendilerine elektrik maliyetini düşürebileceği söylenen firmalar önce bir şaşırıyorlar. Hani, bayram değil seyran değil, eniştem beni neden öptü misali, bir kuşku kaplıyor önce mahkûm tüketicileri. Bir soralım, danışalım, vb. reaksiyonlar ile zaman kazanıyorlar, önce teklifleri alalım, sonra karar veririz diyorlar. Şoku atlattıktan sonra aslında bunun iyi birşey olduğunu anlıyorlar. Hatta bazen kantarın topuzunu kaçırıp, aslan kesiliveriyorlar ama, konumuz olmadığı için bu detaya girmemekte yarar var.
İşte geçtiğimiz yılsonundan bu yana elektrik piyasasında böyle bir dinamik yaşanıyor. Rekor derecede yağmurlu geçen kış sezonundan dolayı limitine gelen büyük barajlar, su tutmak mümkün olmadığından, gece gündüz elektrik ürettiler. Ortalık geçici bir süre için de olsa ucuz elektrik doldu. Yaşanan arz fazlasından dolayı elektrik borsasında fiyatlar taban oldu; bu fiyatları gören elektrik üreticileri mahkumluktan serbestliğe yeni geçen abonelere elektrik satma yarışına girdiler.
Bu düzenleme ile, çok sayıda tüketici serbest piyasa ekonomisinin nimetlerinden yararlanmaya başlamış oldu. Benzer olarak, telekom sektöründeki numara taşınabilirliği sayesinde rekabet avantajının tüketiciye yansımasını gösterebiliriz. Az da olsa, özel havayollarının rekabetinin Türk Havayolları’nın fiyatlarına baskı yapmaya başladığını düşünüyorum. Darısı, doğal gaz ve benzer faturalarımızın başına diyelim.
Mahkûm tüketici olmaktansa, serbest tüketici olmak gerçekten büyük bir şans.
Ancak, ben ‘fiyat odaklı’ tüketici olmaktan, ‘bilinçli ve sorumlu tüketici’ olmanın yolunu gözlüyorum. Bu bağlamda, ürünlerin üzerinde kalori, yağ vb. değerleri ilan ettikleri gibi, üretim esnasında salınan karbon değerlerini de yazsınlar diyorum.
Elektrik faturaları üzerinden alınan % 2 TRT payını da sorguluyorum. TRT neden böyle bir haraç alıyor, anlamak güç. İlla da alacaksa, karşılığını enerji verimliliği, izolasyonun önemi, karbon ayakizimiz, enerji maliyeti gibi konularda eğitici programlar yaparak tüketicinin bilinçlendirilmesine katkıda bulunsalar diyorum; öyle “Ayrılık” gibi dizilere para harcayıp nefret tohumları ekmektense..
Keza, elektrik faturalarına % 5 belediye payı da eklenmekte. Madem elektrik faturasından çıkıyor bu para, bu fonları bankalarda biriktirip, çok uygun koşullarda bina izolasyon kredileri verseler, fena mı olur?
Devlet tekelindeki işlerin serbest pazara açılmasında çok iyi mesafeler kat edilirken, taa Özal zamanından gelen bu fon uygulamasını da sorgulamanın zamanıdır diyorum.
23 Nisan’da küllerden arınmış bol güneşli havalar diliyorum.