Dünyadan umudunu kesenlere masallar

Bir kraliyet düğününün neden bu kadar ilgi çektiğini düşünüyorum günlerdir. Hepimizin pembe masallara mı ihtiyacı var yoksa? Kendi yoksunluğumuzu başkalarının mutluluğunda mı yok etmeye çalışıyoruz? Ben size başka bir masal anlatacağım. Dünyadan umudunu kesenler bana kulak versin lütfen.

İvo MOLİNAS Diğer
6 Mayıs 2011 Cuma

“Hepimiz çamurun içindeyiz. Lakin bazılarımız yıldızlara bakıyor.”

Oscar Wilde

 

İngiltere’deki kraliyet düğününün dünyada bu kadar izlenmesinin arkasında ne yatıyor acaba?

Aşkı karşılığı özgürlüğü yok olmuş, atacağı her adımı herkesçe izlenecek olan güzel bir İngiliz kadının, milyonların rüyalarına giren evliliği neden bu kadar ilgi çeker ki? O alımlı İngiliz kadınının mutlu olacağına neden bu kadar inanılır ki? Bu masal dünyasına dalan bizler neden bu kadar mutsuzuz ki bu gerçek peri masalının peşine takılıyoruz soluksuzca?

Özel hayatlarımızdaki bitkinlik, tükenmişlik, tatminsizlik mutsuzluğumuzun nedeni ise durup düşünmek gerekir.

Yoksa aşksızlık mı hayatımızdaki en büyük yoksunluk? Öyleyse, emin olun kraliyet hayatında bile aşk tüketiliyor, aşk doğal soğuma evresine giriyor. Bu nedenle mutluluğu, salt aşkın getireceği gibi toptan bir yanılsamaya gireceğimize yaşamdaki insanlararası başka boyutlu ilişkilerin de mutluluğun yakalanmasına yardımcı olacağına inanmak gerekiyor. Bunların ne olduğunu ise arayışlarımızla her birimiz ayrı ayrı bulabileceğiz.

Kraliyet aşk masalı bizim tek umudumuz olmasın!...

***

Ben başka bir masala dalacağım izninizle.

Üstelik gerçekleşmesi çok muhtemel bir masala.

Bugün, ABD’deki okulların çoğunda öğrencilerin beyinlerine enjekte edilen en önemli konunun ne olduğunu şaşırarak yeni öğrenmiş bulunuyorum. Neredeyse, her lisede Mars gezegeni göz önünde, her yerde Mars resimleri asılı, okullarda dersler uzay gemisi ve Mars odaklı. Böylelikle Mars’ı çok olağan gören yeni bir nesil yetiştiriyor, Amerikan sistemi. Zamanla bu öğrenciler Amerikan yönetimine neden oraya gidilmediğini soracak kıvama gelecekler.

Ve böylelikle, yönlendirilmiş insanların doğal karşılayacağı bir Mars’a yerleşme serüveni başlayacak.

Peki ama dünyada hâlâ o kadar yer varken neden Mars’a olan bu ilgi?

Yanıtını, İngiliz evrenbilimci Stephen Hawking veriyor. Ünlü bilimci, insanlığın uzaya ve gezegenlere taşınmasının yakın gelecekte şart olacağını; savaşların, kaynakların giderek azalmasının ve artan nüfusun insan ırkını yokolmasının eşiğine getirdiğini de söylemekten kaçınmıyor. “Tarihimizde son derece tehlikeli bir döneme giriyoruz. Bir sonraki yüzyılın ötesinde de varolabilmek istiyorsak geleceğimiz uzayda” diyor…

Mars gezegeni Dünya’ya en benzer gezegen olarak biliniyor. Ekseninin eğimi dünyanınkine benzediği için orada da, daha uzun sürse de, mevsimler oluşuyor ve her yıl aynı şekilde tekrarlanıyor bu süreç. Mars’a gönderilen uzay araçlarının bulgularına göre gezegende karbondioksit gazı var ve bu da, yaşamın varolduğunun en büyük kanıtı. Ayrıca güneyinde bulunan katı buz tabakası, organizmaların varlığı yönünde gösterge olarak kabul ediliyor.

Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez, “kapitalizm ve emperyalizm Mars’taki hayatı bitirdi” gibi çok bilimsel (!) bir saptamada bulunmuş olsa da, ABD, Rus, Çin ve Avrupalı uzay bilimcileri Mars’tan çok umutlular.

Mars’a ulaşım bugünkü teknoloji ile sadece 10 ay sürüyor. Bugüne  kadar onlarca uzay aracı Mars’ın yüzeyine inmeyi ve oradan çok önemli bazı bilgileri bizlere göndermeyi başarmış durumda.

İnsanlı seyahatin ise 20 yıl içinde gerçekleşeceğinden emin olduğunu söylüyor NASA. Hatta bu kurumun, Mars’ta bir insan kolonisi kurulması gerektiği önerileri üzerine 400 kadar Amerikalı geri dönülmeyecek bir seyahate ve ‘yeni hayata’ hazır olduklarını belirten başvurular yapmış durumda.

En büyük hayal, hatta en görkemli masal bu olmalı!

Dünyadan umuduna kesenler; marş marş haydi Mars’a!...

 

Twitter.com/ basyazar