Bu yazı gecikmiş bir Dünya Kadınlar Günü yazısı olabilir. Ya da dünya kadınının zaman ve mekân sınırları dışında mücadelesini anlayabilme uğraşısına küçük bir katkı olarak değerlendirilebilir. Kadının adı var mı, yok mu sorusunun yanıtını ise yazının sonunda okuyuculara bırakalım
Geçen aylarda Fransa’da borsaya kayıtlı şirket yönetim kurullarında kadın lehine kota koyma yasası kabul edildi. Buna göre yönetim kurulu üyelerinin üç yıl içinde en az yüzde 20, altı yıl içinde en az yüzde 40’ı kadın olmak zorunda. Günümüzde bu oran Norveç’te yüzde 41, İsveç’de yüzde 27, Finlandiya’da yüzde 20 iken Avrupanın ‘kötü öğrencisi’ Fransa’da sadece yüzde 9… Yasanın uygulanabilirliği tartışıladursun dünyanın heryerinde kadın mücadelesi sürmekte...
GÖÇMEN KADINLARA BİR UMUT
Fransa’da mesleği olmayan, ekonomik özgürlüklerini elde edememiş, hele belli bir yaşı geçmiş kadınlar fakirlik, dışlanmışlık, topluma entegre olamama ve formasyon alamama riskiyle karşılaşıyorlar. Maddi imkansızlıkların üzerine sosyal sıkıntılar da eklendiğinde bu kadınların mesleki gelişimi oldukça zor. Sarcelles Belediyesi ve Alain Ducasse Grubu’nun işbirliğiyle imza attıkları güzel girişim bu kapsamda çok önemli: Gelecekte 15 Kadın. Yapılan duyuruda 25 yaş üstü, Sarcelles’de yaşayan, göçmen ya da göçmen aileye doğmuş, mesleği olmayan, işsiz ya da küçük geçici işlerde çalışan, motive ve istekli kadınlar aranıyordu. Neden Sarcelles? Paris’e 16 km. mesafede fakir ve çoğu göçmen yoğunluklu bu banliyöde nüfusun üçte biri 20 yaşın altında, beşte biri işsiz (ülke ortalamasının iki katı) Tüm ‘özgürlük-eşitlik-kardeşlik’ söylemlerinin aksine cv’lerinde yabancı bir isimle, bu semtlerde bir adresle göçmenlerin düzgün bir iş bulma şansı oldukça düşük. Bu programla Ducasse ‘zor sosyal ve kişisel ortamlarda yaşam mücadelesi veren kadınlara gelecek için bir vizyon ve düzenli bir işe sahip olmanın anahtarını vermek’ istediğini belirtiyor. 85 başvuru arasından programa seçilen 15 kadın için bir yıllık eğitim ertesinde yeni bir hayat başlayacak çünkü ücretsiz mutfak sanatları eğitimi alıp diploma sahibi olacak, ardından grup bünyesindeki otel ve restoranlarında iş imkanı bulacaklar.
Daha önceleri havaalanında temizlik işleri yapan dört çocuklu, 40 yaşındaki Cezayirli Halima şimdilerde haftanın üç günü Eyfel Kulesi’nin parıltılı restoranı Le Jules Verne’de staj yapıyor. ‘’Bir gün böyle bir yerde çalışacağımı hiç düşünemezdim, tek isteğim ayın sonunda evime para getirmekti’’ diyen Halime apayrı bir dünyaya adım attığının farkında… Daha önce kantin mutfaklarında çalışmış olan 34 yaşındaki Linda ise Hôtel Plaza Athénée’nin üç Michelin yıldızlı şık restoranında herşeyin çok farklı olduğunu belirtiyor. Şef Christophe Saintagne ‘’amacımız hanımlara profesyonellik, organizasyon ve özeni öğretmek’’ diyor. Sınavı geçebilmek için şaraplı horoz, antrikot sote bercy, supreme soslu tavuk gibi rafine yemekleri yapmaları beklenen her iki kadının hedefi bir gün kendi restoranlarının sahibi olmak… MÜHENDİS KADINLAR NEREDE?
Bir başka çarpıcı örnek; Fransa’da mühendislerin sadece yüzde 17’si kadın. France Telecom-Orange’da yürütülen bir çalışmada mühendis ekibinin içinde kadınlar olduğunda üretimin arttığı, zamanlamalara daha iyi uyulduğu, daha az sürtüşme yaşandığı tespit edilmiş. Bu nedenle şirketler mühendislik mesleğini kadınlara daha cazip hale getirmek için ilginç yöntemlere başvuruyor; örneğin ‘shadowing’ gibi… Bir gün boyunca liseli kızlar çalışan mühendisleri gölge gibi takip ediyorlar, amaç mesleğin teknik yönlerini gösterip önyargıları yok etmek… Otomobil, ulaşım, uzay, enerji gibi teknoloji ağırlıklı sektörlerde kadın teknisyen ve mühendislerin sayısını arttırmak amacıyla Capital Filles projesinde de kadın çalışanlar, genç kızları mühendislik eğitimi almaya özendirmek için ablalık yapıyorlar.
Modern toplumda kadının rolü ve misyonu gibi koskocaman bir başlık hakkında bu kısacık köşede ahkam kesmek değil amacımız… Kadınların aile kurma ve evi idare etme gibi üzerlerine biçilen klasik rollerin ötesinde eğitim alarak meslek sahibi olma, entellektüel mücadelelerini doğru tutkularla bütünleştirerek tek başlarına ayakta durmayı öğrenip hayatlarını yönetmelerini benimsemeleri çok önemli. Coco Chanel ve Jeanne Lanvin içlerindeki tutkudan vazgeçmeyerek moda dünyasının unutulmazları arasına girmişlerse, Barbe-Nicole Clicquot 28 yaşında dul kaldığında Moskovo’dan New York’a dönemin tüm burjuva masalarında adından söz ettiren Veuve Clicquot şampanyasıyla ünlü şirketini 40 yıl boyunca yönetmeyi başarmışsa, Estée Lauder dematolog amcasının atölyesinde ürettiği kremleri sürekli gittiği kuaförün müşterilerine bedava dağıtarak başlayan serüveninde ailesini dünyanın en zengin ailelerinden biri yapabilmişse, Brownie Wise ‘eğer yeni bir arabaya ihtiyacın varsa ya da evini yenilemek istiyorsan 40 saat çalışmayı göze alacaksın’ sloganıyla yola çıkıp ünlü Tupperware’lerde rekor satış rakamlarına imza attıysa günümüz kadınlarının hiç bir mazereti olmamalı…
Toplumun yazılı olmayan kurallarının kadının ekonomik özgürlüğe sahip olmasına izin vermediği dönemler gerilerde kaldıysa da, bir yanda dünyanın en gelişmiş ülkelerinde bile kadınlar hakları için halen mücadele ediyor, diğer yanda 20 yaşında genç kızların mutlaka ‘evi ve arabası olan koca’ aradıkları ve ‘çalışmak istemediklerinin’ altını çizdikleri programlar halen genç kızlara örnek oluyorsa… Başlıktaki soruya yanıt vermeden önce biraz durun, tekrar düşünün derim.
***
Fotoğraflara yansıyan kadınlar: 15 Haziran’a kadar Paris Jardin du Luxembourg’da Olivier Martel’in 35 yıldır dünyayı gezerek oluşturduğu arşivinin 80 fotoğrafının sergilendiği ‘Femmes Eternelles’ açık havasergisi var. Dünya kadınının acılarını, tutkularını, mücadelesini ve güzelliğini farklı coğrafyalarda oldukça başarıyla yakalayan sanatçının sözlerine kulak verelim:‘’Kadınları moda klişelerinin dışında fotoğraflara taşımak istedim. Amacım, kadını kendi gerçeğinde, mücadelesinde, umutlarıyla, onurunu öne çıkartan yönüyle yansıtmak. Guatemala’daki çiftçiler olsun, Khmer’deki dansçılar olsun her birinde özel bir zerafet yakaladım.’’ Yolu düşenlere duyurulur.
Kaynakça:
Expatica/AFP/ Ludovic Luppino -
6 Nisan 2011
A Nous Paris- 24 Ocak 2011