Jose V.ÇİPRUT
Geç gelişmekte ve zor kalkınmakta olan memleketlerin1 geride kaldıkları kademelerden çağdaş teknolojilere bir an evvel erişebilmelerinde yatırım önemli ve öncelikli bir rol oynar. Yatırıma muhtaç olunduğu kararına erişip bunu içten/dıştan teşvik edecek çabalara girişmekten de öte, yatırım ihtimalini ivedilikle temin etmek, yatırımı gerçekleştirmek, yatırımın netice sağlar ikmalini tamamlamak, ne sadece iktisadî ne de yalnızca malî bir başarıdan ibarettir: Bu sürecin -- içtimaî bir zaruretin öncelikle siyasî çeviklik, diplomatik hüner, ticarî dil ve açık zihniyet gerektiren -- molasız bir ‘takip’ olduğu mücadelenin en başından herkesçe anlaşılabilmelidir.
Bu çerçevede, karmaşıklığa belirsizlik ilâve edebilen etmenler arasında2, uluslararası yardım mercilerinin ve kıtalararası konglomeratların arz edecekleri türlü koşul, dolambaç ve kesinsizliğe ilâveten, her bir teşebbüsün bizatihi doğalca yaratacağı (genel/özel sektörlerde aranılsa bulunur: sermaye, bilirkişilik, örgütsel uzmanlık, önderlik kabiliyeti ve meşru’iyet gibi) mutat olanaklar vardır. Yatırıma somutluk verecek “diplomatik” süreç ne doğrusal ne de, önceden kestirilebilir kapsamda, çizgiseldir. Dolayısıyla (uluslararası yardım mercileri, beynelmilel şirketler, mes’ul bakanlıklar, sivil toplum teşekkül ve örgütleri, büyük/küçük firmalar, ticaret birlikleri ve sendikalar arasındaki işbirliğinden türemiş), ‘inkişaf ittifakları’nın3 taraflarca dilenen değişim’in tam ve çabuk şekilde ikmalinde oynayabilecekleri rol hayatî olabilir.
Yerli/ecnebî özel yatırımcılarla devlet saptayıcıları arasındaki ilişkiler başka gözlerde şüphe uyandırabilirler. Laubali görünüşlü ilişkilerin daha kolayca yolsuzluğa dönüşüp aranılan neticeye zararlı olabileceği kanaati nedeniyle, değiş-tokuşların herkesçe makbul bir “mesafeyle” sağlanması beklenir. Ama basmakalıp düşünüş, görüş ve tutumlar -- girişimlerin de, bunları inceleyen araştırmaların da, “nesnelce” yönetilebilirlermiş gibi yürütülmelerine, dolayısıyla belki duygusuzluktan ötürü verimsizliğe düşmelerine, sebep olabilirler. Bilhassa ‘gelişmekte olan’ memleketlerde, yatırım alanında girişilen pazarlıkların ilmî incelemeleri (sapık ittifakların devlet-kişi-şirket ilişkilerinde mümkün kılabilecekleri yolsuzlukların ölçülemez ebadıyla uğraşmağa mecbur kalmamak kaygusuyla) çaba ve dikkatlerini “afakî” boyutlara tahdit etmeyi tercih ettiklerinden, devletle özel sektör arasında mümkün gayri-resmî (ve binnetice daha samimî, esnek, dayanıklı, intibak sağlar, doğurgan) münasebetlerin “zararsız” -- hatta faydalı -- cephelerini ne tam, ne tamamen, ne de doğruca kapsayabilirler.4
Tahrir’den evvelki Mısır’ı odaklayan yeni bir araştırma5 yetersiz yatırımın ve tutuk gelişimin tarih boyunca o millî ortamda yaratmış olduğu mahzurların kazandırdığı derslerin ışığında, Mısır’ın, gerek geleneksel/eski, gerekse vaad verici şekilde gelişmekte olan/yeni, sektörlerinde inkişaf ittifaklarının sayesinde sağlanılabilmiş yatırım ve büyüme ürünlerini -- bunların menşe’ine; içeriğine; iç/dış ilişkilerine ve diğer evsafına bakarak -- ihtimamla incelemiş. Kök, kanaat, keyfiyet ve kuruluş açılarından çok değişik olabilen bu ittifakların, aşırıca resmî olmayan koreografilerde bile, kamuya zarar vermeksizin (berrak olmayan durumlarda dahi, genellikle, yayılma hızına çoğu zaman müsbet teberruda bulunduklarından) millî büyümeye faydalı olabildiklerini tespit etmiş. Ama, kanımca, incelemenin cevaplandıramadığı sualler de var: ‘İnkişaf ittihatları o kadar müessirseler, devlet genel politikasına destek olabilecek hangi etken/etkin tarzlarda kurulup güçlendirilebilirler..?’, veya ‘Devlet-Şirket ilişkilerinin müesseseleştirilmesi ne zaman, ne şartlar altında, makul/makbul sayılabilir..?’ ve ‘Bu müesseseleştirilme ne mertebe(ler)de, ne şekil(ler)de, hangi gayelerle gerçekleştirilebilmelidir..?’, gibi...
1930’larda devlet-şirket kartel’leri ve ‘zirve kurumları’ yalnız Almanya, İtalya, İspanya, Japonya gibi faşist rejimlerde olgunlaşmamış, Amerika, İngiltere ve Fransa’da bile ‘milliyetçi’ kurgular telkin etmişti. Bugünler, zor kalkınmakta olan uluslarda, yüksek eğitim, sanayi ve devlet’in beraberce ve bu trio ile birlikte, ecnebî ve yerli yatırımcıların el ele, öncelik verecekleri yatırım programlarından yalnızca millî hasılânın ‘büyüme’sinin hedeflenmesini değil -- eğitim, istihdam, üretim ve türetimin sistemik tarzda birleştirilip -- ulusal ‘gelişme’nin de sağlanılmasını istemek gerekir. Çünkü gelişimin amacı, üretim artımına erişim değil, etileşimle sağlanabilir türden bir dönüşüm’dür. ‘Batı’da bu vakıayı çoktan anlayanlar Yakın Şark’ta bunu henüz kavrayamayanlara şu işi münasip lisanla anlatabilse...
1 09-13/5/2011’de Türkiye’de yer alan BM’in En Az Gelişmiş Ülkeler Konferansı dünyanın bir türlü ileri gidememiş (Afrika’da 33, Asya’da 14, Karaib’lerde 1) 48 ülkesinin ciddi durumlarına odaklandı: http://www.un.org/wcm/content/site/ldc/home/conference
2 Nazariyelerin doğrudan yabancı yatırım (DYY)’ın devlet iktisadî teşebbüs (DİT)’leriyle özel girişim (ÖG)’ler arasında müessir farklar teşhis edip bu tefrikten etkilendiği iddiasına rağmen, bu vadide bugüne dek yönetilmiş ilmî araştırmalar öyle bir keyfiyetin mümkün etmenlerini sarahatle niteleyememişlerdir. Bak: Knutsen, Carl Henrik; Rygh, Asmund; and Hveem, Helge (2011) “Does State Ownership Matter? Institutions’ Effect on Foreign Direct Investment Revisited,” Business and Politics: Vol. 13: 1, Art. 2.
3 Bak: B. Brautigam, L. Rakner ve S. Taylor (2002) “Business Associations and Growth Coalitions in Sub-Saharan Africa.” J.M.African Studies 40 (4): 519-47. Bak: A. Leftwich (2009) ‘Bringing Agency Back in: Politics and Human Agency in Building Institutions and States [Report of Phase One of ‘The Leaders, Elites and Coalitions’ Research Programme, Research Paper 06. Dept. of Politics, University of York.
4 Bak: A.Abdel-Latif, H.Schmitz (2009) State-Business Relations and Investment in Egypt. IDS Research Report 61. Brighton: Institute of Development Studies.
5 Bak: A. Abdel-Latif, H. Schmitz (2010) “Growth Alliances: Insights from Egypt,” Business and Politics: Vol. 12: 4, Art. 4.