<p class="MsoNormal"><span>Mesut Ilgım, 1933 Atatürk Üniversite Reformu ve ülkemize sığınan çoğu Yahudi asıllı Alman Bilim insanları arasında bulunan Prof. Wolfgang Gleissberg’i ŞALOM okurları için kaleme aldı.</font></span></p>
Altı, yedi sene evvel 1933 Üniversite Reformu ve ülkemize sığınan, çoğu Yahudi asıllı Alman bilim adamları konusunu işlemeye başladığımda konunun bu kadar çok ilgi uyandıracağını aklımın kenarından bile geçiremezdim.
Yurtiçinde ve yurtdışında verdiğim konferansların sayısı çoktan yüz’ü geçti! Çok farklı grup ve platformlardan devamlı davetler alıyorum.
Bu konferansların benim açımdan en ilginç yanlarından biri de, her seferinde dinleyiciler arasından mutlaka, bu dönemle ilgili bir anısı ya da bilgisi olan birinin çıkması ve de bu katkılarla konunun ve bilgi birikimimin devamlı zenginleşmesi.
Verdiğim son konferansın daveti Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Kampüsü yöneticilerinden geldi. Seve seve kabul ettim.
İstanbul Boğazı’nın bu muhteşem manzaralı tepesinde, son derece ilgili bir gruba 9 Haziran günü, Üniversite Reformu’nu ve arkasından yaşanan beyin göçünün ülkemiz bilim hayatına sağladığı olumlu katkılardan bahsettim uzun uzun.
Daha sonra da pek çok ilginç soru geldi.
Dinleyiciler arasında, daha evvel tanımadığım İ.İzzet Bahar (kendisi şu anda ABD’de Pittsburgh Üniversitesi’nde çalışmalarını sürdürüyor) ile bu konuyla ilgili bilgiler paylaştık.
Tabii yer Kandilli olunca, akla Rasathane geliyor. Rasathane ile birlikte de astronomi, ve İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde astronomi konusunda iz bırakmış, 1933 sığınmacılarından Prof. Wolfgang Gleissberg.
Gleissberg de gelen ilk gruptan. 1958 senesine kadar kalıyor Türkiye’de ve çok sayıda da talebe yetiştiriyor.
Bunlardan bir tanesi, sonraki yıllarda Fen Fakültesi’nin dekanı olacak Prof. Nüzhet Gökdoğan’dır. Ülkemizin ilk kadın dekanı.
Gleissberg’in kızı İngrid Gleissberg Opperman da yakın dostum. O da benim mezun olduğum okuldan, yani Avusturya Lisesi’nden benden birkaç sene evvel mezun olmuş.
Geçtiğimiz Mayıs ayında İstanbul’da idi ve bir görüşmemizde babası ile ilgili bir anekdot anlatmasını istedim kendisinden. Anlattı da.
Gleissberg Türkiye’ye geldiği ilk günden itibaren, her eğitim yılı öncesi, Fen Fakültesi’nde verilecek derslerin bir programının basılıp, ders yılı açılmadan öğrencilere dağıtılmasını istermiş. Ancak her seferinde bu dileği bir şekilde geri çevrilirmiş.
Nihayet Türkiye’ye gelişinin 15. yılında dönemin dekanını ikna eder ve ders programını bastırır.
Gelin görün ki, yeni ders yılı açılmadan birkaç gün evvel, o tarihlerde, İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin de içinde yer aldığı tarihi “Zeynep Hanım Konağı” yanar. Tabii Gleissberg’in ders programları da.
Gleissberg hemen hafta başında dekanı ziyaret eder, geçmiş olsun dileklerini iletmek için.
Bundan sonrasını kızının ağzından dinleyelim. Ingrid Oppermann diyor ki; “Babam dekana üzüntülerini belirttikten sonra, biraz da ihtiyat ve de kafasında bir ‘belki’ düşüncesi ile, ders programlarının ne olduğunu sorunca, dekan cevap verir: Hocam onlar da yandı, bak gördün mü Allah bile razı olmadı senin programlara!”
Ingrid Opperman sonra ekledi; “Babam bu hikâyeyi ölene kadar sıkça tekrarladı. Hikâyeyi Almanca olarak anlatır ama sonuna gelince Türkçe olarak devam ederdi!”
Gleissberg’in astronomi alanında yetiştirdiği pek çok talebesinin bir kısmı hala hayatta. Ama bir kısmı artık aramızda değiller.
Ama aramızda olan bir başka eseri var Gleissberg’in. Türkiye’de çalıştığı senelerde, Laleli’den ta Kandilli Tepesi’ne kadar öğrencilerin gitmelerinin zor olduğunu düşünerek, kısmen de kendi imkânlarını kullanarak, Beyazıt’ta İstanbul Üniversitesi Merkez Binası bahçesinde (hemen Beyazıt Kulesi’nin yanı başında) bir rasathane, yani yeni deyişle gözlem evi yaptırmış Gleissberg.
Sonraları çeşitli nedenlerle kaderine terk edilen bu rasathaneyi, kızı Ingrid Oppermann Gleissberg kendi imkânları ile onarttı, optik cihazları yenilendi; babasında ait pek çok bilgi, belge ve alet bu binada teşhire açıldı.
Ve 30 Nisan 2009 tarihinde İstanbul Üniversitesi Rektörlük Binası’nın doktora salonunda yapılan merasimle, Gleissberg’in kızına bir plaket verildi.
Bu insanlara kucak açan ülkemizin İstiklal Savaşı’ndan hemen on yıl sonra ve büyük ölçüde yine bu insanlar sayesinde ulaştığı akademik derece dönemin emsal üniversitelerinin pek çoğunun üzerindedir.
Gleissberg de o dönemin pek çok mülteci bilim insanı gibi, ömrünün son günlerine kadar yaşamının çeyrek yüzyılını geçirdiği bu ülke ile irtibatını sürdürmüş, öğrencileri kendisini zaman zaman olan bitenler hakkında bilgilendirmiştir.
Ülkemizde bulunduğu sürede yaptığı pek çok gözlem esnasında, o güne kadar bilinmeyen üç adet yeni gezegen bulmuş, bunların birine “Ankara” ismini koymuş ve uluslararası tescil ettirmiştir. Diğer yandan güneş lekeleri ve küçük gezegenler hakkındaki bilimsel makaleleri de uluslararası bilim dergilerinde İstanbul Üniversitesi kaynaklı olarak yer almıştır.
Pek çokları gibi bu vesile ile öncelikle bu büyük projeyi yaşama geçiren Ulu Önder Atatürk’ü, onun Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip’i ve Prof. Wolfgang Gleissberg’i de rahmet ve minnetle anmak boynumuzun borcu olsa gerek.
Yattıklar yerler yıldızlarla ışıldasın.
MESUT ILGIM
Mesut Ilgım, 1942 yılında İstanbul’da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesi’nden sonra İktisadi ve Ticari İlimler Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 33 senesi Koç Grubu’nda olmak üzere 39 sene özel sektörün çeşitli kuruluşlarında üst düzey yönetici olarak görev yaptı ve 2001 yılı sonunda emekli oldu.
Geyre Vakfı (Afrodisias Kazıları) Yönetim Kurulu Üyesi, Koç Yönder’in Yönetim Kurulu Başkanı, Yıldız Üniversitesi Vakfı Mütevellisi, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Kültür ve Sanat Komisyonu Üyesi, Alzheimer Vakfı Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olan Ilgım fotoğraf, resim sanatı ve arkeoloji ile yoğun olarak uğraşıyor.
Son on seneden beri, 1933 Atatürk Üniversite Reformu ve ülkemize sığınan çoğu Yahudi asıllı Alman bilim insanları ile ilgili araştırmalar yapıyor. Bu konuda da yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda konferans verdi ve yayınlar yaptı.