Bu yazımızda, bir ötenazi kliniğinde çekilen belgeselin BBC 2 televizyonunda ekrana taşınması, reklam sektöründeki etik kurallar ve gazetemizin Şalom-DERGİ ekinde yayımlanan Polat Alemdar rolünden tanıdığımız Necati Şaşmaz’ın yer aldığı inşaat sektörüne ait reklama ilişkin bir okurumuzun eleştiri yazısı hakkındaki düşüncelerimizi paylaşıyoruz.
71 yaşındaki Peter Smedey 40 yıllık eşine; “ben diğer tarafa geçmeden önce güçlü ol!” diyor, kendisine bakan doktora teşekkür ediyor ve uzatılan bardaktaki uyku ilacını alıyor. Christine, ölümcül bir hastalığa yakalanan Peter’in elini okşuyor ve gözyaşlarını tutmaya çalışıyor.
Peter hırıltılı bir sesle su istiyor. Doktor Erika Preisig yanıtlıyor; “sadece uyu!” ve Peter koltuğa uzanıyor. Doktor hastasının eşine; “şimdi derin bir uykuda, birazdan soluğu kesilecek ve kalbi duracak” açıklamasında bulunuyor.
Bu görüntüler geçtiğimiz hafta BBC 2’de ‘Choosing To Die’ (Ölümü seçmek) adı altında yayımlandı ve kıyamet koptu. İsviçre’de bir ötanazi kliniğinde belgelenen ve 45 dakika süren bu ölüm twitter’da da uzun tartışmalara neden oldu. Konu geçen hafta Türkiye’de gerçekleştirilen ötanazi konferansında da ele alındı.
Türkiye’de ötanazi yasal değil. Yahudilikte ise insanın Tanrı tarafından yaratıldığı ve yaşamın Tanrı tarafından insana bahşedildiğine inanılır (Bereşit, 2:2-27). Tanrı tarafından bahşedilen hayat yine Tanrı tarafından, Tanrı’nın dilediği anda kişiden alınacaktır. Tora; “Yaşamı seç” der (Devarim,30/9).
Ancak biz ötanaziyi dinsel açıdan tartışmanın ötesinde bu tür bir belgeselin medyada yayımlanmasının bile etik olmadığı kanısındayız.
Hatta televizyonlarda sadece bu denli yaşamsal konularda değil sıradan reklamlarda bile bazı temel ilke ve değerlere uyulmadığını izleyebilmekteyiz. Örneğin bir telefon operatörünün reklamında, bir futbol takımı teknik direktörü veya idarecisi, gelen yüksek fatura karşısındaki tepkisini; “dünya futbolunda 5-3-2’ye yer yok…” sözleriyle etik olarak iki ürünün kıyaslanmaması kuralını gizli bir karşılaştırma yaparak çiğneyebilmektedir.
Reklamların toplumu olumsuz yönde etkilemesi, doğruluk ve dürüstlük kavramlarından uzak olması, ahlak anlayışına uygun olmaması, haksız rekabet oluşturucu karşılaştırmalara başvurması, tüketicileri aldatması, abartıya kaçması ve çocukları hedef alması etik açıdan eleştirilen temel noktalardır.
Ülkemizde reklamda etik sorunların çözümlenebilmesi için Uluslararası Ticaret Odası (ICC) Uluslararası Reklam Uygulama Esasları doğrultusunda düzenlenen kapsamlı bir ‘Reklam Mevzuatı’bulunmaktadır.
Gazetemiz reklam alımında yasal düzenlemelerin yanı sıra kişisel değer yargılarına da titizlikle uymaktadır. Söz konusu değer yargılarının özellikle Yahudilik dininin duyarlı olduğu hususları da içerdiği kesindir.
Şalom-DERGİ’nin geçen sayısında yer alan, “Ukra-City’de birlikte olmak için büyük fırsat” yazılı reklamda, ‘Kurtlar Vadisi’ dizisinden Polat Alemdar’ın fotoğrafının yer alması az sayıda da olsa bazı okurların tepkisini uyandırdığını üzülerek öğrendik. Bu yönde gönderilen bir yazıda özetle şöyle denmektedir:
“Gazetenizin bir abonesi değilim, sadece ailemin evinde olduğu zaman okurum.
Geçen cuma akşamı gazetenizin yanında verilen dergiyi okurken, kendi kendime ‘herhalde bu Şalom dergisi değil’ dedim. Fakat kapağına bakınca gerçekten de Şalom dergisi olduğunu gördüm. Öncelikle size şunu sormak istiyorum: sizlerin Ukra İnşaat Firması’ndan reklam almaya ihtiyacınız mı var? Sizlere dünyanın parasını mı veriyorlar ‘Polat Alemdar’ gibi bir karakteri oynayan bir zatın bulunduğu ilanı basmanız için?”
Şalom Gazetesi cemaatimizin hem dışa açılan bir penceresi, hem de değerlerimizi korumada son derece etkin bir araçtır. Ben hep şu görüşü savunmuşumdur: ‘Şalom’un girdiği evde Yahudi kimliği varlığını hep sürdürür.’ Bu durum tabi ki yanlışlıkların yapılmadığı ve eleştiriye açık olunmadığı anlamını taşımaz.
Şalom’un gençliğin okuyacağı bir içerik kazanması için tüm çabalar gösterilmekte, İPOD uygulaması dâhil internet sayfasının daha çekici kılınması yönünde önemli uğraş verilmektedir. Bazı gençlerin ailelerinin evinde olsa bile gazeteyi okumaları bizleri sevindirmekte ise de doğrudan, her fırsatta ve web sayfasında güncelleşen haberleri izleyebilmeleri artık mümkün.
Eleştirilen reklama gelince Polat Alemdar kişiliğinin ‘Kurtlar Vadisi-Filistin’i anımsatması nedeni ile öneri geldiğinde belli bir tereddüt yaşandıysa da reklamın yayınlanmasının doğru olacağı görüşüne varıldı. Bu arada reklamı veren firmadan ‘dünyanın parasının’ alınmadığını, sadece reklam tarifesine uygun bir bedelin talep edildiğini belirtmeliyim.
Şalom, gerek Kurtlar Vadisi-Filistin, gerekse daha önce bilinçsiz bir şekilde fikir ayrılıklarını körükleyen ve iki ülke arasındaki ilişkilere zarar veren ‘Ayrılık’ filminin TRT ekranında gösterilmesine en sert tepkiyi verdi. Ben şahsen yazdığım bir yazımı şöyle noktalamıştım; “Şimdi siyasetçilere düşen ayrılıklar değil ortak paydalar üzerine yoğunlaşarak Ortadoğu barışına katkıda bulunmaktır.” Kurtlar Vadisi-Filistin filmine ilişkin de şu görüşümü dile getirdim: “Keşke halklar arası nefret tohumlarını yeşerten, sadece gişe yapma amaçlı bu türden filmler yapılmasaydı.” (19.06.11)
Türkiye ile İsrail arasında geçtiğimiz süreçte ilişkilerin giderek kötüleştiğini izledik. Son haftalarda ise bazı yumuşama belirtitek dimleri gözlemlenmekte. Umarız bu gelişmeler olumlu bir seyir izler.
Bir inşaat şirketinin reklamında ise sadece simgesel bir bağlantı kurularak, bir filmi çağrıştırdığı nedeni ile içerik yönünden ticari bir mesaj dışında hiçbir antisemit nitelik taşımayan bir ilanı ret etmek ne denli doğru ve etik bir davranış olurdu? Bu yönde bir istemi geri çevirerek ayırımcılığa karşı çıkma adına ayırımcılık yapmış olmaz mıydık?.. Takdir okurun, bardağı bir de dolu tarafından değerlendirmek gerekir…