Ez Şown Bay Di Kru
Bu yazıyı okumak ‘Fobi’ yaratabilir
Rivayete göre, uçak günümüzün en emniyetli ulaşım aracıymış. Ben de zaten severim uçakla seyahati. Sınırlı zamanda hızla hayallerime ulaştırır. Uçakta her zaman iyi hissettirirler sana kendini. Daha kapıdan girerken hostesler gülümseyerek “hoş geldiniz” şeklinde karşılarlar. Bir ihtimam, bir özen, kibarlık son haddinde, oturacağınız yerleri gösterirler. Uçağın genelinde hafiiiif hafif bir asansör müziği, sen relax (yalan! Resmen tırsarım), eşin relax (daha büyük yalan; ödü patlar uçaktan) yolcular relax (herhalde), tam kadro tatile başlama moodundayız anlayacağınız. Pozitife şartlanmış bi uçak dolusu adam, tatlı seyahat hayallerine dalmaya hazırlanırken… Ekranda beliren bir hatun; “Şimdi uçağımızdaki bazı güvenlik kurallarına dikkatinizi çekmek istiyoruz” derse önceleri pek yüz vermeyebilirsiniz, malum tatil, deniz, kum, güneş… Güvenlik kuralları içinde “Düşme ikazını duyduğunuzda” cümlesi geçerse, ister istemez, ne gereği var şimdi bunun deyip de “Hayırdır! Bir şey mi var acaba?” diye işkillenmez misiniz? Ben tatlı hayallerimde ton sür ton masmavi okyanus kenarında, sapsarı incecik kumlu bir adada, palmiyelerin altında, elimde Malibu, püfür püfür rüzgârda serinleyen zihnimi “ya uçak düşerse” mooduna getirmek zorunda mıyım ki şimdi?
Diyelim ki ‘bahsi geçen’ ikazı duydum… Bunun duyabileceğim en son ses olduğunu da anladım! Telaş yok arkadaşlar, bu sadece bir ‘çarpmaya hazırlıklı olun ikazı’ panik yok! Diye çevremi de bilgilendirdim… Naapıcam sonra? Hayatımın film şeridini mi seyredicem? Sudoku mu çözücem? Yoksa ön koltuğun cebindeki çoktan bilmeli testi mi çözücem? Allasen insan çarpmaya nasıl hazırlıklı olur? Nasıl bi hazırlık bu? Kravat ceket mi giyelim, çayda çıra mı oynayalım; ne yapalım yani? Ayrıca ne manası var daha uçak uçmaya başlamadan “çarpmaya hazırlıklı olun” ikazına? Neden stres ediyorsunuz beni durup dururken? Massssmavi okyanus sularından, sapsarı incecik kumlu adadan… Arkadaş bırak bunları… Düşerse, düşünecek vaktimiz olursa o zaman bakarız ne olup biteceğine… Ama yoook!!! Yağma yok, nereye bakarsan bak o ‘bilgilendirme’ ekranı gözünün önünde; çizgi film bozması bir görüntü, baston yutmuş gibi hareket eden ‘ideal’ aile tiplemeleri, aynen bizim gibi, güler yüzlü, neşe içinde oturuyorlar filan, anne çocuğunun kemerini bağlıyor, çocuk hiçbir muzurluk yapmadan oturuyor (Not: Şansıma uçakta hiç durmadan ağlayan bir bebek veya çocuk varsa, o uçakta oturabileceğim koltuk seçeneği için sadece dört ihtimal vardır 1-önünde, 2-arkasında 3-sağında 4-solunda; bir seçenek daha var o da 5-hepsi.)
Çizgi filmdeki baston yutmuşgiller böyle tatlı tatlı kemer bağlamak filan derken panik olmayı gerektirmeyecek entiripüften ‘bir sebep ile’ basınç düşmesi olursa ‘oksijen mask drop dawn’ olunca önce kendinin maskesini tak, (filmdeki kadın da panik olacak bir durum olmadığının bilincinde; nasıl bir güler yüz… Nasıl bir sakinlik… Nasıl bir dinginlik…) çocuk oksijensiz filan kalmış, hafif hafif morarmış ama ‘no problem’ durum kontrol altında, asayiş berkemal. Filmdeki neslinin son örneği ‘kom il fo’ çocuk sakiiin ve de uslu bir şekilde annesine bakarken maske sırasını bekliyor gülümseyen morarmış bir yüz ile (kel mervey edükasyon). Anne, talimata göre ‘önce kendi maskenizi daha sonra çocuğunuzun maskesini’ takıyor… Filan…
Bu ekran işi aslında iyi, bunun daha eski ve kötü bir versiyonu ise bu tiyatronun; içi geçmiş ve bu aptalca oyunu binlerce kez tekrarlamış olmaktan dolayı ‘bay’ gelmiş, isteksiz ‘kabin kru’ tarafından yapılması… Saçı bozulmasın diye oksijen maskelerini bir türlü kafalarından geçirmeye kıyamayan, maskenin lastiğini baş, işaret ve orta parmak arasında gererek, kafalarının arkasından bi aşağı bi yukarı sallayarak, ama ense hizasına asla getirmeyerek; hani gerekirse böööle takacaksınız tatbikatı! Var mı öyle… Tak şunu adam gibi kafana sonra seni görenler de maskelerini takarken aynısını yaparlarsa, nasıl baş edeceksin durumla? Düşünsene onlarca insan elleri kafalarının arkasında hava pompalar gibi bi aşaaaği bi yukarı neymiş? ‘Ez şown bay dı kru…’
İyi ki uçakların kapısına sigara paketlerinde olduğu gibi “uçak öldürür” yazmıyorlar. Bi düşünelim; sabah erkenden kalkmış iki gün önce evlendiği karısıyla aylarca planladığı “hany-mun” programı çerçevesinde Taaa- hitiye uçacak bir yolcumuz var, trafik, gürültü keşmekeşi atlatmış, hava alanına varmış, ayakkabıları elinde güvenliği geçmiş, kemeri çıkarttığın için düşen pantolonunu çeke çeke , “çek- in” yapmış, tok olduğun halde “taranti launç” ta gereksiz ama beleş bir sürü şey yemiş, gaza gelip sabahın köründe bir iki duble de içmiş. Bi tatlı, bi tuzlu yemekten içi baymış ama mutlu bir şekilde uçağa binmek için körükten ilerliyor; uçağın kapısında “bu uçak düşebilir” uyarısı. “In ın ıııın.” (tehlike müziği efekti) uçağa girer girmez adamın canını niye sıkıyorsunuz… “Dyu di seyftiy regüleyşin”; düşersek acil çıkış kapıları şurada burada filan… Kim bakar acil çıkışa, adam “hani-mun”da diyorum size… Bu çıkış kapısı gösterisini çizgi filimden değil de hostesler yapıyorsa; seyreyleyin komediyi “uçağımızda 6 adet çıkış kapısı vardır… Bunlardan ikisi uçağın ön bölümündeeee (biraz sessizlik bu sırada hostes ellerini boynunun iki yanından kulaklar hizasından arkaya doğru uzatmış manasız bir yeri gösteriyor) ikisi orta bölümündeeeeee (bi daha sessizlik) yine hostesin boş bakışları ile eller (önündekinin omzuna dokunacakmışçasına) ileride birlerleri gösterirken parmak uçları dışarıya kıvrılmış; (acil çıkış kapılarının uçağın yan tarafında olduğunu belirtiyor) ikisi de arka bölümdeeeee (yine hosteslerin bu kapılar göstermesini sağlamak için biraz sessizlik) hostes yine ileride ama her nasılsa daha ileride en arkalarda bir yerleri işaret ediyor ve parmaklar Endonezya halk dansçılarına taş çıkaracak şekilde dışarı bükülmüş… Sanki; “sen öndeki öleceksin, sizler ortadakiler öleceksiniz, siz arkadakiler, hepimiz öleceğiz der gibi (son cümle bir tolk şovdan alıntıdır). Bu korkuyla adam hani-mun değil anca hani? Mun yapar…
Yerimiz bittiğinden uçağın nasıl emniyetli ve “dont panik” bir taşıt olduğunu bir sonraki bolümde bir fiil uçağın içinden “en canlı ve gerçekçi ” örnekler ile anlatmaya devam edeceğiz. Siz, siz olun uçaktan şaşmayın…
Sevgiyle kalın…
*Vazyaduras kon okas: Karen Gerson Şarhon dururken bana laf düşmez ama bu laf günümüze kadar bir Osmanlı ölçü birimi olan “okka” ile tarihin donmuş bir bölümünden günümüze gelmiş olması hoşuma gitti. Eh yazıma da uygun, gelecek nesillere aktarabilmek adına bir de ben kullanayım dedim bu asırlık deyimi…