Geçen hafta Fransa’da cumhuriyet bayramı kutlandı. Aynı hafta cumhurbaşkanlığı adaylığına bir Norveçli seçildi. Peki sonra ne mi oldu?
14 Juillet, La Fête Nationale, Le Jour de la Bastille... 14 Temmuz Bastille Günü Fransızlar için monarşinin sona erip demokrasinin başlangıcını temsil etmekte ve her yıl ulusal gün ve resmi bayram olarak kutlanmakta. Fransız devriminin başı sayılan 14 Temmuz 1789, halkın Bastille’de bulunan hapishaneyi ele geçirmesi ile, egemenliğin o güne kadar Tanrı’nın temsilcisi kabul edilen krala ait değil, 18. yüzyıl filozoflarının geliştirdikleri teoriler çerçevesinde artık halka ait olmasının sembolik tarihidir. ‘Özgürlük, demokrasi, cumhuriyet ve her tür baskıya hayır’ bayramı bu yıl daülkede özel aktivitelerle kutlandı.
Bahsetmek istediğim ilk kutlama 13 Temmuz akşamı gerçekleştirilen geleneksel ‘Bal des Pompiers’ (İtfaiyeciler Balosu). İtfaiye kışlalarında akşam saat 21:00’den sabahın erken saatlerine kadar düzenlenen halka açık eğlenceye katılım her yıl oldukça yoğun olmakta, üstelik bu yıl Napoleon tarafından kurulmuş Paris Itfaiyesinin 200. yılı kutlaması olduğundan daha da görkemli geçti. Yakışıklı itfaiyeciler bu gece boyunca fotoğraf çektirmek, dansa davet etmek, hazırladıkları showları sergilemek, içki servisi yapmak, öpücük kondurmaktan geri durmuyorlar. Beylerin pek hoşuna gitmeyen(!) bu eğlenceyi dört gözle bekleyen hanımlarsa ‘geleneksel Fransız centilmenliği’nden nasiplerini düşeni almak için saatlerce sıra beklemekten (hatta söyleyenlerin yalancısıyım ama aralarında kavga etmekten) gocunmuyorlar.
Bir diğer kutlama 14 Temmuz sabahı saat 10’da başlayıp iki saat süren L’Avenue des Champs-Elysées üzerinde Etoile’den Concorde Meydanı’na kadar inen askeri resmi geçit töreni (défilé militaire) cumhurbaşkanını, hükümet üyelerini, büyükelçileri ve seçkin davetlileri selamlar. İki yıl önce, AB ülkeleri, geçen yıl Fransa’nın eski Afrika sömürgeleri onur konukları olmuştu. Bu yıl outré-mer denilen Guadeloupe, Guyane, Martinique, Réunion, Mayotte, Nouvelle-Calédonie ve Polynésie adalarından askerler misafir oldular. Bir gün önce Afganistan’da altı Fransız askerinin öldürülmesi nedeni ile oldukça hüzünlü geçen günde Eva Joly’nin sözleri büyük polemiğe neden oldu. “Günümüzde artık askeri resmi geçit yerine öğrencilerle, emeklilerle elele bir halk resmi geçidini tercih edeceğini” söyleyen Joly topa tutuldu. Eva Joly, bir kaç yıl önce politikaya atılan eski bir yargıç. Bu yıl Ekolojist Parti’nin ön seçimlerinde medyatik aday Nicolas Hulot’yu yüzde 58 oyla yenerek büyük bir zafer kazanan Joly, 2012 cumhurbaşkanı seçimlerine ekolojistlerin adayı olarak katılacak. Joly’nin özelliği Norveç asıllı olup ancak 18 yaşında Fransız vatandaşlığına geçmiş olması. Üstelik Fransa tarihinde İLK KEZ doğuştan Fransız olmayan birinin cumhurbaşkalığına aday olması soz konusu. Ne var bunda demeyin, çok şey var. Bu sözlerin ardından Front National’in Başkanı Marine Le Pen Joly’nin çifte vatandaşlığına vurguda bulunup adaylığının meşru olmadığını, Başbakan Fillon ise “bu hanımın yeterince köklü bir Fransız kültürü olmadığını” söyledi. Cumhuriyetin koruyucusu olan orduya dil uzatılamayacağını vurgulayanlar, Fransız değerlerini anlamadığına atıfta bulunanlar, kadını lanetleyenler... Joly cevaben 50 yıldır Fransa’da yaşadığını, kesinlikle anti-militarist olmadığını, kimsenin vatanseverliğinden kuşku duymasına izin vermeyeceğini söylediyse de ‘ileri demokrasi’ Fransa’da polemik daha uzun süre devam edeceğe benzer!
Resmi geçidin ardından Valéry Giscard d’Estaing zamanında başlayan ve Fransız politik hayatının vazgeçilmezi haline gelen Cumhurbaşkanıyla yapılan özel röportaj televizyon kanallarında yayınlanır. Öğleden sonra ise Palais de L’Elysée’de (Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde) dillere destan 14 Temmuz garden partisi gerçekleşir. Her yıl devlete 750.000 Euro’ya malolan bu parti iki yıldır ekonomik kriz nedeniyle gerçekleştirilmiyor.
Yine aynı gün tüm ülke genelinde gerçekleştirilen ‘Grand pique-nique républicain’ Büyük Cumhuriyet Piknikleri ‘blue, blanc, rouge’ (Fransız bayrağını simgeleyen renkler: mavi-beyaz-kırmızı) örtüler ve La Marseillaise (Fransız milli marşı) tınıları ile renklendirilen bu girişimde amaç geniş kitleleri cumhuriyetin üç ideali olan ‘liberté, egalité, fraternité’ (özgürlük, eşitlik, kardeşlik) teması çevresinde toplamak. Örneğin Versailles şatosunun parkındaki Büyük Kanal boyunca gerçekleştirilen pikniğe halk beyazlar giyinerek gelir; gün müzik, dans, orkestra, animasyon ve diğer sürprizlerle renklenir.
Gece ise açık hava konserleri ve Tour Eiffel’den Champ de Mars’a, Seine kıyılarından Trocadéro bahçelerine dek izlenebilen havai fişek gösterileriyle noktalanır. Bir çok Fransız erkenden gidip özellikle L’Ecole Militaire (Askeri Okul)’e doğru çimenlerin üzerinde kendine güzel bir yer ayarlar, konserleri ve gün batımının ardından da gösteriyi izler. Bu yılki tema Brodway’den Paris’e başlığı altında müzikallerden esinlenerek hazırlandı, Eiffel Kulesinin yapımının 122. yılı nedeniyle de muhteşem geçti.
14 Temmuz Fransızların yaz tatili sezonunun da başlangıcı sayılır, bu günün ertesinde büyük şehirler boşalmaya başlar. Avrupa’da bu yıl daha da ciddi hissedilmeye başlayan ekonomik kriz, euro kriziyle de birleşince her iki Fransızdan birinin bu yıl tatile çıkamayacağı, Arap baharı nedeniyle Tunus ve Mısır’a gidenlerin sayısında ciddi düşüşlerin doğal sonucu olarak Fransa içinde turizmin daha canlı geçeceği beklentisi yerel turizimcilerin yüzlerini güldürüyor. Paris’te kalanlar içinse 21 Temmuz-21 Ağustos arasında kurulacak Paris Plages şehre bir deniz esintisi getirecek. Bu yıl plajın onuncu yılı olması nedeni ile kullanılan şezlonglar yenilenecek, Seine kıyılarına on kat daha fazla kum döşenecek, Disneyland Paris’in girişimiyle heykeltraşlar Uyuyan Güzel’in şatosunun kumdan heykelini yapacaklar, Fnac Müzik Festivali düzenlenecek, şehrin nehir kıyısındaki ekonomik ve sosyal gelişimini anlatan ‘Paris sur Seine-Des anciens quais à Paris’ ücretsiz sergisi açılacak. Kısacası Paris’te yaz canlı geçecek. Bir de polemikler daha az, hava sıcaklığı da 18 derecelerde olmasa!!!