Tertemiz duvarlar

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
17 Ağustos 2011 Çarşamba

Büyükada; Maden mevkiindeki ‘gözlü ev’le ilgili bilinmeyenleri aktaracağıma dair söz vermiştim. Gerek dış, gerekse iç cephesinde yer alan birçok sembolden ötürü, çoğu insan orayı bir mabed zanneder. Gerçi mekan, geçmiş zamanlarda birtakım toplantılara ev sahipliği yaptı ama hiçbir zaman bir mason locası olmadı.

Binanın yakın zamanda el değiştirip renovasyona girmesiyle iç cephenin tavanlarında ve duvarlarında yer alan Yunan – Romen mitolojik desenler, özenle betimlenmiş alt yazılar, bir anda üç-beş yağlı boya fırçasıyla yok olup gitti. Kimine göre duvarlar tertemiz oldu; kimine göre bir tarih gitti. Takdir sizin.

Dış cepheye gelince, ansiklopedik de olsa, bazı ayrıntılar vermek istiyorum. Her ne kadar bina, ‘gözlü ev’ şeklinde tanınıyorsa da, bakıp da farketmediğimiz başka simgeler de bulunuyor.

Kapı önü çıkıntısındaki üçgende bir göz resmi ve etrafında ışığın parıldadığını ifade eden çizgiler vardır. İslam tasavvufunda göz, Tanrı’yı gören kişi olarak değerlendirilir.

Üçgenin üstündeki levha varak boyayla kaplandığından ayrıntıları görmekte zorlanabilirsiniz. Sözkonusu levhanın altında beş akasya ağacı yer alır. Ağaçların üstünde iki kişi el tutuşmakta, önlerinde ise bir arı kovanı görülmektedir. Levhanın üst kısmında ise bir akrep veya örümcek resmi ilgi çeker.

Akasya batılı ekolde ölümsüzlüğü ve yeniden dirilmeyi simgelerken, şövalyeler gerçeğin sağlanması için savaşmaktan kaçınmayan kişilerdir. Arı; Keldanilerde krallık sembolü olup aynı zamanda başarıya ulaşmak için sabırla çalışmayı da hatırlatır. 

Gönül isterdi ki, bu ve benzeri binalar işin ehli insanlar tarafından bir gezi düzenlenerek meraklılarına anlatılabilsin. Adalar Müzesi’nin, yaz başında  açtığı, ‘Binalar ve Mimarlar’ sergisi bu işin bir nüvesi olabilir. Nitekim geçen sene düzenlenen, Belediye’nin mi, müzenin mi, anımsamıyorum, açıklamalı ‘Bahçeler’ gezisi hayli ilgi toplamıştı.

***

Evdeki kitaplarla bir türlü başedemiyorum. Kütüphaneler doldu, taştı. Eşim, kitaplığını çoktan ayırdı. Eşyaları kutsaldır. Kimse dokunamaz. Kolileri ayrı yerde duruyor. Bir ben kurban gidiyorum. Raflar dolup, ikinci sıralar da tamamlanınca, ‘nasıl bir çözüm bulmalıyım’ diye düşünürken, bir gün neye uğradığımı şaşırdım. Odasındaki kütüphanenin dolmasıyla, tavana kadar erişenleri de saymazsak, oğlum birgün sessiz sedasız fazlalıkları benim kütüphaneme transfer etti. Gel de kızma. Bir referans kitabına ihtiyacım olduğunda, ara ki, bulasın.

Böylelikle kitap bağışlamaya karar verdim. Romanlar; yabancı dilde romanlar; Brittanica, Ana Brittanica; Judaica ve bilumum ansiklopediler. Bunları kapı önüne koyup apartman görevlesinin kilo hesabı satmasını istemiyorum. Konuyla ilgili bilgi vereniniz olursa, sevinirim. Bari birileri hayrını görsün.