Gitti gidiyor...

gittigidiyor.com’ da Şalom Gazetesi’nin 22. kuruluş yıldönümünde çekilen ve orijinal olduğu belirtilen 1969 yılına ait bir fotoğraf 30 liraya satılıyordu. Fotoğrafı almak için siteye girdiğimde ne yazık ki bulamadım, gitmişti bile…

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
17 Ağustos 2011 Çarşamba

Posta kutuma gelen bir mail oldukça ilginçti: ‘gittigidiyor.com’da Şalom Gazetesi’nin 22. kuruluş yıldönümünde çekilen ve orijinal olduğu belirtilen 1969 yılına ait bir fotoğraf 30 liraya satılıyordu. Gönderiyi yollayan kişi fotoğrafta yer alanlar arasında tanıdıklarımızın bulunup bulunmadığını merak etmiş.

Ben 1970’de İsrail’e göç eden ve Berşeva Üniversitesi’nde Üroloji Profesörü Dr.Daniel Yahya’yı, Ester Yannier de gazetemizin sinema sayfası editörü Viktor Apalaçi’yi tanıdık.

Aradan 42 yıl geçti, az zaman değil… Şimdi gazetede yazan gençlerden birçoğu o fotoğrafın çekildiği tarihte doğmamıştı bile.Belki gazetenin kurucusu Avram Leyon’un o günlerine tanıklık eden ve gazetede yazan manevi oğlu Moşe Grosman fotoğraftaki pek çok kimseyi tanıyabilirdi.

İlginç olan Avram Leyon ve eşi Sofi Leyon’un etrafında yer alan yirmi kadar yazarın tümünün yirmi yaş civarında olmalarıydı. Demek Şalom her zaman gençlerin gazetesi olmuş… Veya yazar kadrosunun önemli bir bölümünü gençler oluşturmuş.

Bu arada ölümünün yıldönümünde kurucumuz Avram Leyon’u rahmetle anıyorum. Doğru bildiklerini ulu orta ve cesaretle dile getirmesinden dolayı o dönemde ‘iç çamaşırlarımızı aile içinde yıkayalım’  düşüncesine bağlı olan cemaat yönetimi tarafından pek sevilmediğini ve kimi zaman kösteklendiğini biliyorsak da biz kendisine her zaman minnet borcu duyduk ve anısını yaşatmak adına toplantı salonumuza onun adını verdik.

O döneme tarihsel bir merak veya nostaljik bir gözle bakmayı arzu edenlere birkaç yıl önce Şalom’un 60. kuruluş yılı vesilesiyle hazırlanmış, oldukça kapsamlı bir araştırmayı içeren kitabı öneriyorum. Dijital çağda albüm tadındaki fotoğraf ve anıların kimilerimiz için hala geçerliliği kalmışsa tabi ki… Kitabı sahaflara düştüğünde birkaç katı bedel ödeyerek satın almak zorunda kalabilirsiniz.

Bu arada Şalom arşivinde yer almayan 22. yıl fotoğrafını edinmek için siteye girdiğimde ne yazık ki bulamadım, gitmişti bile…

Geçtiğimiz hafta Adalar Belediyesi’nin desteğiyle düzenlenen ‘Medya Söyleşisi ’ne dinleyici olarak katıldım. Medyanın geleceğinin tartışıldığı panelde, konuşmacılar Milliyet Gazetesi yazarı Nail Güreli, IMC TV programcısı gazeteci Nazım Alpman, CNN Türk Haber Müdürü Rıdvan Akar ve ntvmsnbc.com Yayın Yönetmeni Ahmet Yeşiltepe idi. “Medya nereye gidiyor?” sorusuna yanıt arandı.

Eskiden medyanın gücünden söz edilirken günümüzde gücün medyasından söz etmek gerektiği, sayısız ulusal, yerel basın ve televizyon kanalına rağmen Doğan grubunun reklam pastasının % 40’ını elinde bulundurduğu, diğer basın organlarının ise hangi kaynaklardan beslendiğinin bir soru işareti oluşturduğu gibi konular elbette ki kayda değerdi. Yazılı basın ve internet gazeteciliğinin geleceği konusuna da değinildi.

‘Medyanın Baron’u olarak da nitelendirilen ve ‘Forbes’ tarafından dünyanın en etkin yüz kişisi arasında gösterilen Rupert Murdoch, The Economist Dergisi’ne verdiği demeçte geleneksel gazetelerin artık geri dönülmez bir kayıp sürecine girdiğini belirterek; “Önceliğimiz internet gazeteciliği. İnternet gazeteleri okurlarıyla diyaloga giriyorlar. Onları muhabir haline getirip kendi görüşlerini veya haberlerini sitelerine koyuyorlar. Böylelikle genç okurları kendilerine çekiyorlar. Genç okurlar artık kendilerine yukardan haber dayatılmasını kabul etmiyorlar. Kendileri de habercilik mekanizmasının bir parçası olmak istiyorlar. Paralı internet gazeteleri bazen günde 250 bin okuyucu çekebiliyor” demekteydi.

Adadaki panelde konuşmacıların arasında yer almamasına karşın son sözün kendisine verildiği deneyimli gazeteci Mete Akyol’un etkin konuşması ve şu sözleri beni çok etkiledi: “Artık internet gazeteciliğini de geride bıraktık, mobil gazete küçücük cep telefonlarında her an her haberi bize taşıyor. Ben artık yazılı basını izlemiyorum.”

Gazetecilik internet döneminden mobil çağa geçiş yaptı. Ancak bu gidişatın cemaat gazeteleri açısından geçerliliği ise henüz tartışmaya açık. Gazeteyi elinde tutmaktan, kokusunu duyumsamaktan hâlâ vazgeçmeyen geniş bir kitle olduğu gibi, geniş basında yer alan konuların dışında özgün içeriklere sahip yazılı basının da yakın bir gelecekte tarih olmayacağına inanıyorum.