Birçok okulun, üniversitenin mezunları için tasarladıkları dergiler vardır. ‘Buluşma’ Amerikan okulları mezunlarına SEV tarafından hazırlanıp dağıtılan bir dergi. Talas-Tarsus, Üsküdar Amerikan ve İzmir Amerikan mezunlarının bir araya gelişlerini simgeleyen ‘Buluşma’nın en güzel yanı, hangi yılda mezun oldukları fark etmeksizin herkesin birbirini anlayabilmesidir. Aynı eğitim sistemiyle beslenildiğinden, herkesin ortak değerleri ve kişilik özellikleri bulunur.
‘Buluşma’nın bu sayısında giriş yazısını yazan Zeynep Arabacıoğlu Özbilen(ÜAA’83) şöyle diyor: ‘Tarsus, Üsküdar, İzmir hangi okul olduğu fark etmeden; 1950’ler mi, 1980’ler mi kuşak farkı gözetmeden hemen herkes kendisiyle ve okulunun kendisine kazandırdıklarıyla ilgili benzer değerler anlatıyor. (…)
Özetle ben de Üsküdarlı’yım. Okuduğum dönemde sadece kız okulu olduğu için, adı Üsküdar Amerikan Kız Lisesi idi. Sonradan erkekler de alınınca, ‘Kız’ sözcüğü kalktı. Sadece kız veya sadece erkek okulunda eğitim görmenin ne denli sağlıksız olduğunu yıllar sonra anlayacaktık. Orta ve lise yıllarımda ‘kötü’ denecek çok az anım vardır. Eğitimin yanı sıra genel kültürü, çok yönlü düşünebilmeyi, sınırları ve sınırsızlıkları vs. vs. veren bir okuldu. Mezun olduk. Herkes yaşamını bir şekilde oturttuktan sonra yeniden bir araya gelmeye başladık. 12-14 kişilik çekirdek bir grup o zamandan beri aralıksız görüşüyoruz. Zamanla eşler de birbirleriyle kaynaştı. Kimi zaman ‘kız kıza’, kimi zaman eşlerle bir arada oluyoruz. Geçtiğimiz cumartesi gecesi bir arkadaşımızın kızının kır düğününde tekrar bir araya geldik. Çok güzel ve bir o kadar da ilginç bir geceydi. Kokteyldeki konukların çoğu birbirini tanıyordu. Şöyle ki, gelinin babası koyu Galatasaraylı olunca, bir GS’lı grubu; bir Üsküdar Amerikan grubu; akademisyenler takımı ve tabii ki gelinle damadın arkadaşları vardı. Ev sahiplerinin ‘kim kimle oturtulacak’ gibi bir sıkıntı yaşamadıklarını düşünüyorum, zira masalar grup gruptu. Dolunayın yükselmesiyle bayan nikah memuru çok güzel bir konuşma yaparak genç çifti evlendirdi. Herşeyin dört dörtlük olduğu gecede bize de elimizde büyüyen geline mutluluk dilemek kaldı.
***
Onunla hiçbir kan bağım yoktu. Çok sık da görüşmezdik. Kayınvalidemle kayınpederimin arkadaşıydı. Enerji dolu; olduğu yeri çınlatan kahkahasıydı beni çeken. Bu nedenle gazeteyi açıp ‘İnez Civre’nin ölüm ilanını gördüğümde donup kaldım. Garip ama gerçekten çok üzüldüm. Çağın ötesinde bir kadındı; yaşıtlarının tutuculuğunu onda hiç görmedim. Anımsıyorum; bir akşam Suadiye’de bir mevlut yemeğinden çıkmıştık. İnez Civre ve yine çok sevdiğimiz bir arkadaşını evlerine bıraktık. O kadar güldük ki yolun bitmesini istemedik. Civre, eşiyle nasıl tanıştırıldığını anlatıyordu… Bu vesile ile uzun yıllar Türk Petrol’de üst düzey görev yapan Albert Civre’yi de anmış olduk. Böyleydi İnez Civre; duygularını zirvede yaşardı. Öte yanda mantığını da sonuna kadar zorlardı. Bir güzel insan daha geçti. Mekanı cennet olsun.