“Ay, daha Ada’da mısın?” diye sorgulayan bakışlara, bir o kadar da ben şaşırıyorum. Yıllar boyu, ‘Çocukların okul faslı bitse de, istediğimiz kadar Ada’da kalsak,’ diyen bizler değil miydik? Gene de haftanın birkaç günü şehirdeyim. Geçenlerde Nişantaşı’ndan Teşvikiye’ye doğru yürürken 1.80 m. boyunda yıldız/heykeller gördüm. Her biri farklı bir sanatçı tarafından yapılmıştı. Yakından inceledim. Kaidelerinde ‘Stars of İstanbul’ ve ‘Çocukların geleceği parlasın’ yazılıydı. Meğer bu sanat ve sosyal sorumluluk projesi UNICEF Türkiye Milli Komitesi, Şişli Belediyesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin işbirliği ile hazırlanmış. Beş köşeli yıldızlar sayesinde, yaşları 9-14 arası okula gitmeyen 90.000 çocuk hızlandırılmış bir programla yaşıtlarının seviyesine getirilecek. Olayın asıl önemli yanı toplumsal bilinci harekete geçirmek. Yöntem herkesin uygulayabileceği kadar basit. Tüm yapmanız gereken beğendiğiniz yıldızın numarasını yazıp 3005’e göndermek. Böylece oluşturulan fona katkıda bulunacaksınız. Eğitime destek gerçekten önemli.
Söz konusu proje ilk olarak İstanbul’da başlatıldı. Daha sonra UNICEF’e bağlı birçok ülkede, ‘Stars of Paris’, ‘Stars of NY’ gibi başlıklarla devam edecek.
30 Kasım’a kadar şehrin birçok açık alanında ve AVM’lerde sergilenecek olan yıldızlar ileri bir tarihte açık artırma ile satılacak.
***
Eylül başından beri eşimle her hafta sonu nikâh, düğün gibi güzel olaylara paydaş olduk. Elimdeki davetiyelere göre de maratonumuz Ekim ayı ortalarına kadar devam edecek. Bu kadar üst üste gelmesi tesadüften ibaret. Hepsi de çok sevdiğimiz dostlarımızın çocukları. En mutlu günlerinde birlikte olmak, bizim için büyük bir keyif.
Ardı ardına birkaç düğün kutlamasına gidince, zihnimde anlamakta güçlük çektiğim bazı noktalar oluştu. Öncelikle, nikâhların şekli değişti; kalabalık bir davet topluluğu ile büyük bir kutlamaya dönüştü. Nikâh bu denli kalabalık olunca, düğünde niye tekrar bir davet yapılıyor, anlamış değilim. Nikâh dairesine gitmek ‘out’ olsa bile eve gelen memur, aynı evlilik cüzdanını zaten veriyor.
Düğünün, bar-mitsva gibi tek tarafın kararına bağlı olmadığını biliyorum. Ancak, işin eğlence kısmının sadece gençlere ve çekirdek aileye yönelik olmasının hayatı kolaylaştıracağını düşünüyorum. Böylece gelinle damat, her kim bu ‘trend’i oluşturmuşsa, davetliler ana yemeği bitirmek üzereyken gelmeyip, baştan beri düğünlerinin keyfini çıkaracaklar. Ayrıca, orta yaş üstü davetliler masada önlerine konan ilk tabağı yedikten sonra, çoğu kez ikinci tabağı ziyan etmeyecek. Zaten aynı kesim için, gelinle damadın danslarının ardından bilmem kaç desibel yüksekliğindeki müziğin başlamasıyla gece son buluyor. Yavaş yavaş koridor ziyaretleri başlıyor; ‘Pasta gelsin de gideriz,’ geleneği bile kaybolmaya yüz tutuyor.
Oysa ki, gece gençlerin. İstedikleri ortamda, istedikleri gibi eğlensinler. ‘Biz çocuklarımızın mürüvvetini paylaşmak istiyoruz,’ diyebilirsiniz. Bana göre, en büyük mürüvvet çocukların teva’ya çıktığını görmektir. Tabi bu da kişisel düşüncem. Sadece, çarkın giderek büyüdüğünü izlemek beni ürkütüyor.
5772’de nice evliliklere tanık olmak dileğiyle. Gene de aklınızda olsun, gaza basmak yerine ara sıra fren yapmak da bir seçenek olabilir.
Şana Tova