Önce ben!

Köşe Yazısı
30 Kasım 2011 Çarşamba

Nuia MANA


Küpümde ne varsa karşımdakine ancak ondan verebilirim. Sirkem keskinse keskin sirke veririm, tatlıysa tatlı sirke. Kendi sirkemi ihmal ederek başkalarını mutlu etmek yoluna gitmek küpümdeki sirkeyi sinsice ve fark ettirmeden bozulmaya yöneltmekten başka bir işe yaramaz. Sonra da bozuk sirkeyi başkalarına içirirken onları suçlarım.

Bir de fedakâr olduğu için yahut insanları çok sevip onlara çok verdiği için çaktırmadan gururlanan tipler vardır ki onlar en tehlikelileridirler. Yaptıkları sözüm ona fedakârlıkla karşılarındakini vicdani boyunduruğa sokup daha sonra güzelce kullanırlar. Bozuk bozuk sirkeleri milletin boğazına dayar durur, sonra da “ben seni besliyorum ama!” derler.

Önce kendini düşünen karşındakine zarar veremez. Bunu narsist şekilde yapan kişiden bahsetmiyorum elbet burada. Narsisizm gerçek sevgi değildir zira. Bahsettiğim şey kişinin kendini gerçekten sevmesi, kendi ihtiyaçlarını asla göz ardı etmemesi gerektiği, en zor günlük durumlarda bile onu rahatlatan şey bir fincan kahve ise, ondan vazgeçmemesi gerektiğidir.

Benim için yoga öyle. Yogamı yaptığım zaman o gün güzel bir insanımdır. Karşıma geçip, “bugün de yoganı yapmasan olmaz mı?” diyen kişilerin bozuk sirkeleri yüzlerinden akarken, ben “bencil bencil” yogama giderim.

İnsanlar kendi sınırlarını her zaman bilmeli, başkasının oksijen maskesine müdahale etmemelidirler. Bu benim için yoga ise, bir başkası için belki de içtiği sigarasıdır. Herkes birbirinin tercihlerine saygı duymalı, kimse kimsenin oksijen maskesinin borusunu mıncıklamamalıdır. Başkalarının seçimlerini doğru ya da yanlış bulabiliriz, ancak onların seçimlerine saygı duymamak en büyük yanlıştır.

Bu konuda çocuklar affedilebilir. Annesinin dinlenme ihtiyacını ufak bir çocuk anlayamaz. Ancak yetişkinlerin affedilebilir yani yoktur. Bir yetişkin, gerçekten içindeki çocuğu büyüttüğünde, başkalarını tırtıklamayı bırakır. İçindeki çocuk da yetişmiştir, artik kendi ayakları üzerinde durabiliyordur. Maddi manevi bağımsızdır. Sirkesi de mis gibidir.

İçindeki çocuğu yetiştirebilmek için yine önce kendine dönüp bakmak gerekir. Bu hayattan neler istiyorum; bu isteklerimi destekleyenler kimler, köstekleyenler kimler. Sağ gösterip sol vuranlar kimler… İçimdeki çocuğun büyümesini istemeyenler kimler. Otuzuma, kırkıma, ellime gelmişken bana (veya diğerlerine) söz geçirmeye kalkanlar kimler.

Her zaman iyiliğinizi düşündüğünü söyleyen insanlar pekâlâ kendi çıkarlarını düşünüyor olabilirler. Kendi yalnızlıkları, arzuları, hayattan beklentileri için diğerlerini kurban edebilirler. Sevmeden evlenip eşini kurban edenler, arkadaşlarına annelik-babalık taslayanlar, çocuğuna patronluk yapanlar… Kalitesiz çakallar. Aman dikkat!

Sirkenizi korumanız dileğiyle.