BANU HOŞEH LEGAREŞ – KARANLIĞI KOVMAYA GELDİK
“Vayi mikets şenatayim yamim – iki yılın sona erdiği günde” . Bilge Haham Sofer şöyle öğretir: Kets sözcüğü karanlığı ifade eder. Midraş şöyle öğretir. İki tür geula vardır. Bunlardan biri ‘geulat anefeş’ yani ruhumuzun geulasıdır. İkincisi ise ‘geulat aguf’ yani vücudumuzun geulası olarak bilinir. Mısır çıkışında Tanrı’nın bizim için gerçekleştirdiği geulat anefeş dediğimiz türdür. Çünkü Bene Yisrael Mısır’da o kadar çok karışmışlar ve asimile olmuşlardır ki tuma’nın yani manevi kirliliğin 50 basamağından kırk dokuzunu zaten aşmışlardır. Tanrı bu konuda acele etmemiş olsaydı geriye kalan kapı da aşılacak ve artık Bene Yisrael’in ümidi tamamen tükenecekti. Burada yaşadığımız geula sayesinde Tanrı’yı tanıma ve anlama fırsatını yakalayan atalarımız sonunda Sina Dağı’nda Tora’yı almışlardır. Ancak vücudumuzun geulası gelecekte Tanrı tarafından gerçekleştirilecektir. Bununla ilgili “Yisrael Noşa BA’d... teşuat olamim – Yisrael dünyalara bedel bir mucize ile Tanrı tarafından kurtulacaktır” şeklinde anlaşılabilecek bir söz vardır. Bu mucizeler sadece Tanrı tarafından O istediği zamanda gerçekleşecek ancak öncesinde karanlık, sıkıntı ve savaşlar olacaktır.
Aynı cümle ‘vayi’ kelimesiyle başlar ki bu kelime her zaman Tora’da sıkıntıyı ifade eder. Ancak burada bu kelimenin yeri nedir? Tam tersine Yosef hapisten kurtulduğu için sevinmekte ve özgürlüğüne kavuşmaktadır. Ancak Rabiler farklı bir şey öğretirler. Yosef’i hapisten çıkarmaya gelen kişi ona Paro’nun onu iyi bir şey için çağırdığını söylemez. Ona sadece hızlı bir şekilde dışarıya çıkmasını emreder. Yosef bu kişinin çıkardığı gürültüden ve ona söylemediği olumlu şeylerden dolayı büyük bir sıkıntı ve darlık içindedir ve bu yüzden de bu cümle bu şekilde başlamaktadır. Burada Rabiler bir soru daha sorarlar. Neden Tanrı Yosef’e böyle davranılmasına izin vermiştir. Bunun cevabını şöyle vermek mümkündür. Bu gelecek kuşaklara bir mesaj niteliğindedir. Gelecekte mucizelerin gerçekleşeceği dönemde Bene Yisrael eğer gerektiği gibi Teşuva yapmayacak olursa bu zamandaki büyük alametler ve savaşlardan inanılmaz bir korku içinde olacaktır. Yosef için “vayritsuu min abor – çukurdan koşarcasına çıkardılar” terimi kullanılır. Tanrı da bizleri galut çukurundan aynen bu şekilde çıkaracaktır. Bu konuda “bivhi yavou – ağlayışla gelecek” terimi kullanılır. Herkes bizlerden nefret edecek ve bizim hakkımızda kötü konuşacaktır. Ancak bizim yapmamız gereken inancımızı son derece yüksek ve sağlam tutmak ve o inancın gerektirdiği şekilde davranmaktır.
Aynı cümle için bir başka açıklama da yer almaktadır. İki senenin sonunda sanki insanın bu dünyadaki yaşamının sonuna benzetilir. İnsan bin sene dahi yaşasa bu dünyadaki zaman onun için asla yeterli değildir ve göz açıp kapayana kadar geçer. İnsan bu dünyada yapması gerekeni yapmadığı hallerde işin sonunda büyük bir tehlike ile karşı karşıyadır. Zaman geldiğinde ve yücelerdeki Bet Din karşısında sorguya alındığında ona yine “mikets” sözcüğünü yerine getirip getirmediği sorulacaktır. Bu sözcükteki “mem” emuna konusundaki masa umatan durumunu yani inancını, “kuf” keviat itim laTora yani Tora öğrenmek için zaman fikse edip etmediğini ve “tsadi” de tsipiya lişua yani kurtuluşa inancını göstermektedir.
Yine aynı cümle ile ilgili bir de Hanuka noktasına bakalım: bu peraşa her zaman Hanuka günlerinde okunur. Rabiler “şenatayim – iki yıl” sözcüğünden bir remez yani sır ortaya çıkarırlar. Bu sır da şu cümlede gizlidir: Semol ner tadlik yamin mezuza – solda mum yakılacak sağda mezuza vardır” gerçekten de Hanuka bayramının amacında mitsvalarla kuşanmak vardır. Sağımızda mezuza solumuzda Hanuka mumları ve üzerimizde tsitsit ile mitsvalarla kuşatılmış bir halde bulunuruz. Bilginler şöyle devam eder. Kutsallığın hafif ışığı bile galutun koyu karanlığının birçoğunu uzaklaştırır. Ki böylece sağımızda Tanrı’nın bulunduğunu da hissetmiş oluruz. Bu konuda David Ameleh Teilim’de şöyle der: “Ki yaamod limin evyon leoşia mişofete nafşo – canını onu kovalayanlardan kurtarmak için zavallının sağında duracaktır.”