Çok eski bir müşterim, olmadığım sıralarda birkaç kez işyerime gelmiş, sonunda beni bulmuştu. Uzun zaman önce işini bıraktığından, yıllardır onu hiç görmüyordum. Yer gösterdim, sandalyeye eğreti bir şekilde oturdu. Bir ikramda bulunmaya çalıştım; önce istemedi, üsteleyince bir çay içmeye razı oldu. Konuşma ve davranışlarıyla huzursuz olduğu, bir şeyler söylemek istediği, ancak zorlandığı belli oluyordu. Sıradan bir söyleşiden sonra, sonunda açıldı:
Otuz beş yıl öncesinden babama bir borcu varmış. Bir hafta kadar önce babam rüyasına girmiş. O günden beri de hiç huzuru yokmuş. Bu borç hiç aklından çıkmıyor, uykuları kaçıyormuş. Bunları bir solukta anlattıktan sonra, kaç kez benden özür diledi bilmiyorum, sonunda bu günkü değerden bu borcunu ödeyip “helalleşmek” istediğini söyledi. Kendisine benim bu alacaktan hiç haberim olmadığını, bunun da doğrudan kendi sorunu olduğunu, ne şekilde huzur bulacaksa, onu yapabileceğini söyledim. Bana o gün satın almış olduğu ürünleri bir bir saydı. Nasılsa hiç unutmamış! Eğer kabul edersem, bu günkü değeriyle bunları ödemeyi, gerekirse üstüne bir miktar faiz ekleyebileceğini söyledi. Bunun benim için önemli olmadığını, ödemeyi düşündüğü rakam neyse kabul edebileceğimi belirttim. Bu sözlerim üzerine nasıl mutlu olduğunu anlatamam. Sanki üstünden, onu ezen büyük bir yük kalkmıştı. Bu arada benimle görüşmeye gelmeden önce, babamın mezarını da ziyaret edip ondan af dilemiş!
Düşünürsek, aldığım paranın bu gün hiçbir önemi yok, onunla bir lokantada iki kişi ancak karnını doyurabilir; ama o insanın davranış ve tedirginliği benim daha çok ilgimi çekti:
Yaşlandıkça ölüm sonrası bir hesaplaşma korkusu mu?.. Yıllardır bilinç altında biriken bir haksızlığın artan baskısı mı?.. Geçmişinde üstüne yapışıp kalmış bu tür lekelerin, bir anda gözlerini karartması mı?
Kim bilir!
Nedeni ya da nedenleri, doğrusu beni hiç ilgilendirmiyor; ama şu soru da aklımdan geçmedi değil: Babamın zaman zaman kimi kişilerin rüyalarına girerek görünmesi, aksayan alacaklarda olumlu sonuçlar doğurabilir mi?..
Bu arada yıllar önce yazdığım, Korkutmasın Seni Aynalar başlıklı şiirin son dizeleri geliyor dilimin ucuna:
“Aynalar mihenk taşı aynalar
Bilmezdin bu denli güçlü olduğunu
Yüreğinde dehşetli bir yargıç var
Kimbilir o adalet çekici
Kaç kez beynine inmiş inecek
Korkutmasın seni aynalar”
Kimi zaman aynalarla yüzleşiyoruz, kimi zaman bir başka insanın gözleri bize ayna tutuyor, kimi zaman yüreğimizle birlikte beynimiz başkaldırıyor, kimi zaman da düşlerimizde gerçeğin duvarına tosluyoruz.
Aradan uzun yıllar da geçse, yüreğimize sinmiş bir yargıcın görevi, son soluğumuzu verinceye kadar hiç bitmiyor!