NEDİM BÜYÜKABOLAFYA
3 Temmuz günü patlayan bomba, ardından gelen gözaltı haberleri, resimler, dinleme kayıtları ve daha niceleri olayı bir Hollywood filmi havasına soktu.
Herkes kendisinin suçlu olmadığını, şikeye karışmadıklarını iddia ediyordu. Fakat belli belirsiz konuşmalar, yarı karanlık görüntüler sanki söylentileri doğrular gibi. Aslında konuşmalar ve görüntüler nasıl yorumlamak istersen o yöne doğru gidiyor.
Aslında işin komik yanı, trajik yanından daha ağır.
İlk kargaşa TFF, Fenerbahçe ve Trabzonspor arasında yaşandı ve bu kargaşanın sonunda UEFA tarihinde bir ilk gerçekleşti. Trabzonspor UEFA Kupası ile başladığı Avrupa macerasına ani bir kararla Şampiyonlar Ligi ile devam etti. Buradan elenince tekrar UEFA Kupası’na döndü. Böylece UEFA da, bir sezonda üç kategoride mücadele eden ilk takım olma özelliğini kazandı.
Malumunuz 3 Temmuz’dan evvel Kulüpler Birliği yeni bir şike yasası taslağı hazırlayıp cezaları ağırlaştırdı. Bunu da TFF aracılığı ile meclise yollayıp yasallaştırdı. Amaç temiz futbol.
Aradan birkaç ay geçmişti ki, 3 Temmuz bombası patlayınca, denize attıkları taşın ipinin kendi ayaklarına dolandığını anladılar. Bu sefer ‘aman bu cezalar çok ağır’, ‘bu ülkede gaspa, adam öldürmeye veya hırsızlığa bile bu kadar ceza verilmiyor’ diye cezayı indirmeye çalıştılar ve başardılar.
Bu ani değişiklik bazı sürpriz gelişmelere sahne oldu. Gözaltında bulunan bazı kişilere tahliye kararı çıktı.
Zaten sulanmaya başlayan olaylar silsilesine bir destek de yayımcı kuruluştan geldi.
Bence yayımcı kuruluş gelişmeleri izliyor ve bu işten mutlaka kendi hesabına pay düşeceği zamanı kolluyordu. Ne zaman ki iddianame sunuldu, ülkemizde hiç olmadık biçimde basına sızdı. Yayımcı kuruluş aldı sazı eline, yaptığı açıklamalarla “Bu mal çürük, çürük mal bu kadar para etmez. Siz beni kandırdınız” demeye getirdi. Haklıydı.
Bir önceki ihale bedeli 160 milyon USD iken, son ihalede 420 milyon USD ödemek zorunda kaldı. Şike soruşturması boyunca abonelerinde iptaller olduğunu iddia ederek fiyatta indirim veya sürede uzatma istedi.
Eh bu kadar sulanmış ortamda bir bardak eksik, bir bardak fazla fark etmez düşüncesi ile Kulüpler Birliği aldı makası eline; 58. maddedeki takım düşürme şartlarında da değişikliğe gidiliyor; değişecek de.
Tek patron yayımcı kuruluş.
O olmazsa üç büyüklerden başkası parayı nereden bulur. Hatta biraz daha ileri gidelim, üç büyükler de nereden bulur? Türkiye’de kim transferden para kazanmış (Eskişehirspor tarihinin en büyük transfer anlaşmasını geçtiğimiz günlerde Fenerbahçe ile yaptı), stat gelirlerinden, forma satışlarından elde edilen gelirle hangi başkan kulübünün mali yapısını dengede tutabilmiş? Hiçbiri. Tutamaz da.
Bu durumda, Hollywood havasında başlayan şike soruşturması, eski Türk filmleri havasında son bulacak. Yaşanan bunca gelişme, bunca sıkıntı hepsi boşuna.
Fakat son zamanlarda yaşanan bazı gelişmeler oldukça dikkatimi çekti.
Bunları biliyor muydunuz?
Şike soruşturması kapsamında olup da gizli olduğu öne sürülen bütün bilgilerin ağırlıklı olarak tek bir gazetede yayımlandığını biliyor muydunuz?
TFF yıllık bütçesinin 40 milyon lira olduğunu ve bunun 11 milyon lirasını AR-GE çalışmalarına harcadığını biliyor muydunuz?
Futbol müsabakalarının özet görüntülerinin yayın hakkına sahip tek kurum olan TRT’nin, elektrik faturalarından 550 milyon TL katkı payı aldığını; bu rakkamın BBC’nin reklam gelirlerinden, FSM ve Boğaz Köprüleri’nin yıllık gelirlerinden, TBMM yıllık bütçesinden fazla olduğunu, 1 milyar 700 milyon olan yıllık televizyon bütçesinin üçte birine yakın olduğunu, bu rakkamın en büyük televizyon kanalının bütçesinden fazla olduğunu biliyor muydunuz?
Bu kadar karmaşayı ve bilinmezi içinde barındıran Türk futbolunu derin bir kuyu kazıp içine atmalıyız. Üzerine de 25 kg. su 3 buçuk artı KDV olan kireç tozundan en az 100 torba dökmeliyiz ki bu vebadan kurtulalım.