Kemeraltı’ndan Konak’a doğru yürüyordum. Öğle saatleri, kalabalık... Gözlerim sokağın ortasında, yerde oturan bir adama takıldı. Ayakları dizlerinden kesik... Kâğıt mendil satıyor. Yakınmadan, kendini acındırmadan, dilenmeden... Gülümseyerek!
İnsanlar yanından hızlı adımlarla geçip gidiyor. Kimi bir yere yetişme çabasında, kimi kaygılı, kimi dokunsan patlayacak gibi... İçlerinden mutlu, sevinçli, geleceğe umutla bakan yüzleri seçmeye çalışıyorum. Bulamıyorum!
Bir anda gözüme takılan iki fotoğraf karesi:
Bir yanda tüm bedensel ve parasal eksikliklerine karşın gülümseyen bir yüz...
Öte yanda sağlıklı, ancak mutsuz görünen yüzlerce insan!
Eve gidiyorum. Bu iki kare fotoğraf belleğimde... Bu görüntülerin neresinde yer aldığım sorusu beynimi kemirmeye başlıyor.
Özürlü olan adamla kendimi kıyasladığımda, bulunduğum duruma şükretmem için onlarca neden sıralayabilirim: Önemli bir sağlık sorunum yok, parasal açıdan kimseye bağımlı değilim, sınırlı da olsa isteklerimi karşılamada bir sıkıntı çekmiyorum, çevremde beni seven kadar sevdiğim insanlar var... Yalnızca bu saydıklarım bile mutlu olmam için yeterli değil mi? Hiç kuşkusuz yeterli olmalı, ama karşıma çıkan olumsuzluklardan her zaman sıyrılma gücünü kendimde bulamıyor, çoğu kez incir çekirdeğini doldurmayacak konular ya da olaylarla hüzünleniyor, gereksiz yere üzülüyorum. Şu sözü yıllardır dilimden hiç düşürmememe karşın:
“Ayakkabım yok diye üzülürken, ayaksız bir insan gördüm!”
Bu güne değin belleğimde kalmış bu sözü yalnızca söylerdim, oysa bu kez gerçekten böyle bir insanı gördüm. Tüm yoksulluğuna, bedensel özrüne karşın, mutlu bir insan! Belki de öyle bir görüntü veriyor, ama olsun! Demek ki şükretmesini biliyor, yaşama pembe gözlüklerle bakabiliyor.
Yıllardır mutluluk formülleri üstüne araştırmalar yapılır, sıkça bu konu üstüne kitaplar yayımlanır. Tüm psikologların mutlu olmak için üstünde buluştukları ortak nokta şöyle: Şükretmek, elimizden geldiğince iyilik yapmak ve yaptığımız işi sevip onun üstünde yoğunlaşmak.
Basından okuduğum kadarıyla, Kaliforniya üniversitesi de bir araştırma yapmış. Buna göre şükretmek, yalnızca yaşama duyduğumuz memnuniyeti arttırmıyor, fiziksel sağlığı düzelttiği gibi beden enerjisini de yükseltiyormuş. Ayrıca düzenli şükreden insanların acı ve yorgunlukları azalıyormuş. Yine bu araştırmada yaptığımız iyiliklerin üstümüzdeki mutluluk derecesini yükselttiği de gözlemlenmiş.
Düşündüğümüzde şükretmek için yeterli nedenimiz olduğunu görebiliyoruz. Bizden daha iyi olanakları olanlarla, kendimizi kıyaslamadığımız sürece...
Tolstoy’a nasıl mutlu olduğu sorulduğunda, şöyle yanıt vermiş: “Sahip olduğum şeylere sevinerek, sahip olmadıklarımı ise hiç düşünmeyerek!”
Sokak ortasında gördüğüm o ayaksız insanın duruşu, uzun süredir hiç aklımdan çıkmıyor. Çağrıştırdıkları da...