Kuzenim Jak yazılarımı okurken sıkıldığını söyledi. Vladi’nin “estamoz muy ermozo” yazılarını okuyup eğlendikten sonra, arka sayfalardaki ekonomi yazılarım ‘fazla ciddi’ymiş... Bu travmadan sonra bir süre yazamadım; kalem tutulması oldu. Neyse ki kendime geldim sonra.
Kriz Kâhini Roubini’nin ‘tivit’lerini görse, herhalde dükkânı kapatıp bir yerlerde saklanması gerekecek. Roubini yaz başından beri felaket tellallığı yapıyor. Sonunda da tutturacak bu gidişle. Avrupa’daki borç krizinin altından kalkılamayacağını, piyasalarda ‘çift dip’ riskinin arttığını söyleye söyleye oralara getirdi işleri. Adam aynı anda her yerde. ‘Tivit’ atıyor, anında bütün dünya biliyor olacakları... Konferans veriyor, krizle mücadelede ülkelerin koordine olmamasından dolayı, felakete sürüklendiğimizi anlatıyor; anında biliyoruz ne dediğini. Arkasından Mark Faber çıkıyor, “banka sistemi çökecek, paranızı altına yatırın” diyor. CNBC-e seyredip kahkahalar atana rastlayamadım henüz ben.
Belçika’nın büyük bankalarından 500 milyar Euro’luk aktifi olan Dexia, devlet tarafından kurtarılırken, İtalya ve İspanya’nın notları bir bir kırılırken, Yunanistan’ın başlattığı domino etkisinin nerede duracağı bilinmezken, kuzenim ekonomi yazılarının daha eğlenceli olmasını istiyor.
Gazetelerin ekonomi sayfalarında, televizyonların ekonomi bültenlerinde, internette yayınlanan ekonomi raporlarında yapılan piyasa yorumları genelde ya hepten karamsar oluyorlar, ya hepten iyimser.
Ayı ile boğanın, Euro ile Dolar’ın dansı yorumculara malzeme oluyor her gün.
Böylece ticaret oluyor. Birileri satacak ki birileri alacak. Futbol farklı mı? Bir gün biri kazanıyor, öbür gün diğeri. Ama yorumcuların işi hiç bitmiyor.
Önce, “altın 2,500 dolar olur, dolar 2.0 TL” olur cinsinden tahminlerle insanları galeyana getiriyorlar; sonra da ters köşe edip o fiyatlardan altına veya dövize yapışanları mundar ediyorlar. Bugün altın kaybetti. Sori!
Bir ara Türk bankalarını yerlere göklere sığdıramıyorlardı; şimdi 9 aylıklar gelmeden “sat” tavsiyelerini dizmeye başladılar. Kârlılıkları düşecekmiş.
Piyasalar, duygularına yenik düşecek, riskli pozisyonlarını diken üstünde taşıyan yatırımcıları arıyor. Onları öğütmek istiyor. Son iki üç ayda ikinci dip dalgasından dolayı 2010’da sarılan yaralar tekrar açıldı. Portföylerde %10-15’lik, hatta % 20’lik zararlar olağan. Satanlar biraz aşağıdan tekrar alırım diye satıyor. Ama eli tetikte, es kaza bir iki iyi haber gelirse, hemen tekrar sattığını almak istiyor. Neden?
Sıfır sorun hayal ama sıfır faiz gerçek.
Ama sebat etmek lazım. Devamlı şerit değiştirip yol kazasına kurban gitmemek lazım. Piyasaların oynaklığından para kazanma sevdasına kapılmamak lazım. Hani Murphy’nin kuralı vardır: “Yandaki sıra hep daha hızlı ilerler; sıra değiştirsen de bu kural bozulmaz.”
Yatırımcı olmak, duygularla değil enstrümanlara bakarak uçmayı öğrenen pilotlar gibi davranmayı gerektirir.
Bazı yatırımlarınızın değeri bugün için düşmüş olabilir. Yarın daha da düşebilir. Ama zamanında doğru içgüdüler ve doğru beklentiler ile yapılmış bir yatırım, er veya geç toparlayacaktır. Bu emlak olabilir, hisse olabilir veya bir işe konulan sermaye de olabilir.
Bir gün birileri çıkıp diyecektir ki, “gecenin en karanlık anı, güneş doğmadan önceki andır”. Beklentiler bir anda değişebilir.
Eğer ekonomik gidişat hakkında normalden daha fazla bir karamsarlık hissine kapılıyor iseniz, artık hisse senedine yatırım yapma zamanı gelmiş demektir.
Siz siz olun, piyasadaki olumsuzluklara çok da kulak asmayın. Eğlenceli olmasa da, fırsatları görmeye devam edin. Ben de bir ara şu köşeyi nasıl daha eğlenceli hale getiririm onu düşüneyim.
Kazançlarınızın her zaman kayıplarınızdan fazla olması dileğiyle...