Korku…

Köşe Yazısı
12 Ekim 2011 Çarşamba

Üniversite yıllarında bir profesörüm “Sevginin karşıtı nefret değildir” demişti,  “Sevginin karşıtı korkudur.” Belki ilgimi çeker diye aldığım, ilgimi çekmediğini anladığımda “üç ay daha başa gelen çekilir” edasında dinlediğim dersten hatırladığım tek cümle yıllar sonra bu oldu. Korku gerçekten sevginin karşıtı mıydı?

Fikrimi sorarsanız biraz öznel bir karar; bu lafı ilk duyduğumda – yaklaşık on beş sene evvel- mantık dışı gelmiş olsa da, nefret ettiğimi sandığım kişi/kavram/ canlılar üzerine düşününce olasılık dışı değil. Örneğin “Yalandan veya yalan söyleyen insanlardan nefret ederim” dediğimizde, aslında o yalanın yarattığı hayal kırıklığı ve güvenin bitmesinin verdiği korku değil midir gerçek hissimiz? Yalan ardından oluşan güven bitiminde arkadaşlığın, aşkın, yakınlığın bir daha eskisi gibi olmayacağını bilmenin korkusu değil midir o kötü his?  Kırılan bir aynanın bir daha görüntüyü hiçbir zaman doğru aksettirmeyeceğini bilmek gibi…

***

Sevmediğimiz / nefret ettiğimiz birinden korkar mıyız aslında? Nefret edilen kişiler kişinin yaşına ve tecrübesine göre çeşitlilik gösterir; ilkokul öğretmeninden, politik bir lidere, iş hayatındaki rakiplerden, bizimle aynı kişiyi seven hemcinslerimize kadar uzanabilir bu çeşitlilik. Bazen “korkmuyorum, sadece sevmiyorum” diyebiliriz.  Bazen ise bunun gerçekten bir korku olabileceğini algılarız. Tarihte filozoflar bile sevgi ve korku paradigması hakkında farklı düşüncelere sahip olduklarına göre, benim bu konuda tam bir kanıya varamamam, siyah veya beyaz yerine gri bir alanda kalmam çok da tuhaf değil aslında. 

“Korku nedir?” konusuna dönersek, sadece adrenalin hormonu salgılatan bir duygu değil elbette. Sevginin tam karşıtı mıdır bilmiyorum ancak, Nietzsche’nin bir insanın eşzamanlı olarak korku ve sevgiye sahip olamayacağını düşünmesi gibi, sevginin olmadığı yerde korku duygusunun olması yüksek bir olasılık. 

Sevgiye giden yolda duyguları sadece iki ana ve zıt duyguya indirmek benim hoşuma gitmiyor. Sevginin yoluna çıkan birçok negatif duygu var insanın mizacında; kıskançlık, çekingenlik, kırgınlık, kızgınlık gibi… Ancak çoğu kabul etmesek de yolun sonunda korkuyla buluşuyor; kıskançlığın kaybetme korkusundan, çekingenliğin reddedilme korkusundan meydana geldiği gibi…

***

Yaklaşık iki hafta önce yeni bir seneye girdik. Bu sene hayatımızı bir öncekinden daha huzurlu ve mutlu hale getirmek için belki de bazı korkuları yenmeye, ama önce nelerden korktuğumuzu algılamaya ihtiyacımız var. Nelerden korktuğumuzu düşünme fikri ilk başta bana kötü geliyor. O yüzden sorumu değiştirerek sorayım; “Siz neleri (ve kimleri) sevmiyorsunuz?”