Her ne kadar uzatmaya çalıştıysam da bir yaz mevsimi daha sona erdi. Kipur sonrası Sukot’u karşılamak üzere şehre dönüş yaptık. Gönlüm daha yaşanacak ‘yazdan kalma’ günlerde kaldı. Ama şartlanmışız bir kere; sosyal yaşam bizi bekliyor. Gidilecek toplantılar, alınacak kararlar, bazen de sıkıntılar… İnsanoğlu kendi kendine dert yaratmaktan keyif alıyor.
Son birkaç yıldır Ada’da gözlemlediğim ilginç görüntüler var. Yaz mevsimi boyunca kapalı olan kimi evlerin pancurları açılıyor. Sadece sonbaharı yaşamak için Ada’ya gelen aileler de var. Gerçi bence de sonbahar Ada’nın en güzel mevsimidir. Tabii her mevsimi farklı yörelerde yaşamak herkesin harcı değil.
***
Kapanan kulüplerin ardından denize girip güneşlenebilinecek en güzel yer Kumsal’ın en sonundaki çay bahçesi. Kızarmış patates, börek, bira gibi görüntüde ‘light’ atıştırmalıkların da bulunduğu bir mekan. Gelenler de ilginç. Kimileri eski Adalı; yanlarındaki radyodan ‘60ların Fransızca şarkıları yankılanıyor. Uzunca bir masada Ada yerlisi hanımlar; az ötede kitabını okuyan bir bey ve mutlaka ikili üçlü turistler. Demir basamaklı merdivenin başında meraklı gözler, yüzmekte olanlara soruyor. ‘Deniz nasıl?’ Yanıt gecikmiyor, ‘şahaane’… Birbirini tanımayan bunca insan, ahenk içinde birkaç gün geçirdik. Deniz mevsiminin son demleri bizim için de keyifli geçti.
***
Üç senedir Kipur’u Büyükada’da geçiriyoruz. Gerçekten de imkanlar doğrultusunda Ada’da sinagoga gitmeye başladıktan sonra, başka bir yerii tercih edemiyorsunuz. Bahçeye çıkıp nefes alabiliyorsunuz, ev yakınsa kısa süreli bir ara verebiliyorsunuz. Mustafa Farsakoğlu’nun ‘Hatima Tova’ diye başlayan konuşmasını dinliyorsunuz. Herkes tanıdık. Avluda büyülü bir hava var. Zaman itibariyle çoğu kişinin şehre taşınmış olmasına rağmen, müdavimler 24 saatliğine de olsa Ada’ya geldiler. Ev açmak istemeyenler otelde kaldılar. Şofar’ın çalınması herkesin içini ürpertti. Oruç bozmak isteyenler için geleneksel seuda paketleri ikram edildi. İnsanlar, ‘seneye de nasip olur inşallah’ dilekleriyle sinagogdan ayrıldı. Gerçekten de, bir yeri ayakta tutan, yaşatan bizler değil miyiz?
***
Aile, bu sene Kipur’da farklı mekanlara dağıldı. Kimileri Şişli’ye, kimileri Aşkenaz Sinagogu’na gitti. Ada’ya gelemeyenleri dayımla yengem bir araya getirdi. Annem bu sene de orucu kesmek için sütlü kahve ile ikram edilen rakılı bisküvilerini yaptı. Her zamanki gibi mükemmeldiler.
Eşimle yemek sonrası İskele’ye yürüyüş yaptık. Çoğu kişi motorla şehre döndü. Yazdan kalma olağanüstü sakin bir geceydi. Mehtabı seyrede seyrede döndük. Hava durumu ertesi gün için yağmur ve fırtınadan söz ediyordu. Psikolojik de olsa bu beklentiyle yattık. Ertesi gün yağmuru görünce, bir an evvel evi ‘kapat’maya karar verdik. Biliyorsunuz evler hep ‘kapatılır’, nedense ‘kapıyı kitleyip çıktık’ demeyiz.
Mevsim atlamayı hiç sevmem. Hepinize iyi bir sonbahar dilerim.