Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı sosyal medyanın kitleleri hareket geçirmedeki önemini Şalom okurları için kaleme aldı
Yakın geçmişte sokağa çıkar alışveriş yapar, arkadaşımızla buluşur, bazen gösterilerine katılır, bize verilen fiziksel mekânın ötesine geçemez, geçmek istersek uçak, araba veya trenle seyahat eder yeni mekânlara ulaşır oralarda faaliyet gösterirdik. Şimdi ise fiziksel mekânın çok ötesine geçebiliyor, siber ortamda alışveriş yapıyor, arkadaşlıklar kuruyor, protesto bildirileri imzalıyor, hiç tanımadığımız insanlar için imza kampanyalarına katılıyor, sergiler geziyor, yeni ufuklara açılıyoruz.
Sosyal medya bu sürecin önemli bir parçası ve giderek siyaset için de bir ‘katılım, etkileşim ve örgütlenme’ alanına dönüşüyor. Facebook gibi sosyal paylaşım siteleri ve twitter ile sürekli olarak kendimiz, çevremiz ve dünya ile ilgili aldığımız haberleri, bu haberlere karşı duyduğumuz duygusal ve düşünsel tepkileri arkadaşlarımıza iletiyor, paylaşıyor ve çoğaltıyoruz. Bloglara yazdıklarımız bir romana ve kitaba dönüşüyor. Paulo Coelho söylediği gibi bloglarda ve sosyal paylaşım sitesinde yazar okuyucu ile buluşup fikir alıverişinde bulunuyor. Artık bilim insanları, yazarlar ve gazeteciler okuyucularına çok daha yakın. Fildişi kulelerimden yaşamaya alışık olanlar bu kulelerden inerek okuyucu, öğrenci ve takipçileri ile buluşamaya ve onlara yazıp çizdikleri ile ilgili olarak hesap vermeye başladı.
İşte böyle bir sosyo-politik iklimde sosyal medya hiyerarşi yıkıyor, diktatörleri düşürüyor, konvansiyonel medyanın tekelini kırarak yeni liderleri yükseltiyor veya dışlanan liderlere zafer kazandırıyor. Yalanları ortaya çıkarıp gizli yazışmaları ortaya dökenlerin yer bulduğu bir alana da dönüşüyor. İnanılmaz bir şeffaflık oluşuyor. Sanatsal ifade için genişleyen bir alan ve özgürlük yükseliyor. Kalıpları kıramayan bir yazar, bir sanatçı eserini sosyal medya sitelerinde paylaşıyor ve insanlığa ulaştırıyor.
Bu durum insanlık tarihi için büyük bir yenilik. İnsanlık tarihine bakıldığında, teknoloji insan yaşamlarını, toplumları kökünden etkilemiş fakat çoğunlukla ticarete hizmet etmiş, zeki ve para gücü olan girişimcilerin elinde ticari bir rekabet unsuru olarak kalmıştı. Ancak, network toplumunun yükseldiği 21. yüzyılda giderek yaygınlaşan sosyal paylaşım siteleri tüm insanlığın hayatına yeni sosyal bir boyut kazandırdı.
İnternet ve mobil telefon ile ulaşılan sosyal paylaşım siteleri özellikle gençler arasında çok daha sık ve etkin biçimde kullanılıyor. Sosyal medya onların hayatlarını değiştiriyor, onlar ise dünyanın seyrini değiştiriyor.
Arap Baharı’nın da gösterdiği gibi internet ve mobil telefonların kullanımıyla sosyal paylaşım sitelerine ulaşanlar demokrasi mücadeleleri için yeni bir alanda, işte o muhteşem siber alanda buluştular. Otoriter rejimlerce inkâr edilen ve ifade edilmesine kesinlikle izin verilmeyen düşünceler tüm yasaklama çabalarına rağmen sosyal medya aracılığı ile büyük kitlelere ulaşıp onları seferber etti ve ediyor.
İnternet ve mobil telefonun toplumları nasıl etkileyeceğini araştıran S. L. Suarez için Arap Baharı bir sürpriz olmamalı. Henüz 2005 yılında mobil telefon ile aynı anda çok sayıda kişiye nerede olurlarsa olsunlar ulaşılabilmenin siyasi seferberlik için önemli bir potansiyel oluşturduğunu makalelerinde belirtmişti.
Suarez bunları yazmadan önce, mobil telefon ve internet üzerinden yaşanan siyasi seferberlik örnekleri yaşanmıştı. Hogo Chavez’e karşı 2002 yılında yapılan bir darbe sonucu Chavez görevinden alınıp bir daha siyaset sahnesine çıkamaz denecekti ki, Chavez’in görevde kalması için birbirlerine e-posta ve mobil telefon kısa mesajları gönderenler Caracas kent meydanında toplanmaya başladı. Bu çağrılarla harekete geçen Venezüellalıların sayesinde Caracas’ın merkezinde sokaklara dökülen 1 milyonu aşkın kişinin gücü Chavez’i zafer konuşması yapacağı kürsüye çıkarmıştı. Yine 2001 yılında Filipinler’de darbe yapan ordu sivil yönetimi sonlandıramamış, karşısında mobil telefon kısa mesajları yolu ile örgütlenip toplanan 500 bin kişi bulunca, kışlasına geri dönmek zorunda kalmıştı.
Venezüella ve Filipinler örneklerinden önce, ilk örnek 1999 yılında küreselleşme karşıtlarının mobil telefon kısa mesajları ve internet aracılığıyla geliştirilen örgütlenme ve taktik iletişim sonucu yaptıkları eylemlerle karşımıza çıktı. Bu eylemler Seattle’daki Dünya Ticaret Örgütü toplantısının iptaline yol açmıştı. Küresel eşitsizliğe karşı çıkanlar küresel ekonominin liderlerini zorlamışlardı.
Sosyal medya birçok ülkede muhalifler tarafından kullanıldı ve geniş kesimlerin demokratik taleplerinin ifade edilmesi için ümit kaynağı oldu. Fakat şu bilinmeli ki sosyal medyayı kullananlar sadece demokrasi talep eden vatandaşlar değil, ülkeleri yöneten liderler, siyasi partiler, istihbarat servisleri ve disenformasyondan beslenen siyasi gruplar da olabiliyor. Bugünün dünyasında, ‘iyi’ ve ‘kötü’ artık sosyal medya üzerinden çarpışıyor, sergileniyor ve yayılıyor.
Hükümetler, kurumlar ve bireyler artık enformasyon ve bilgiyi gizlemekte ve de enformasyon manipülasyonunda zorlanıyor. Bunun en çarpıcı örneklerinden birisi 2004 yılında İspanya’da yaşandı. Madrid kentinde 2004 yılı 11 Mart günü tren istasyonunda yaşanan bombalama eylemi 192 kişinin ölümüne ve büyük bir infiale yol açmıştı. Muhafazakâr eğilimli Partido Popular’in lideri ve günün başbakanı Jose Aznar ayrılıkçı Bask örgütünü suçlayan açıklamalar yaparak gelecek seçimler için halkı kendi lehine seferber etmek istemişti. Fakat küresel enformasyonun hızla kitlelere ulaşması ve bombalamanın sorumlusunun El Kaide olduğu haberinin internet, mobil telefon ve paylaşım siteleri aracılığı ile İspanyollara ulaşması, Aznar’ın kitlerinin gözünde ansızın değer yitirmesine yol açtı. Tüm İspanya mobil telefon ve sosyal paylaşım sitelerinde 160 karakterle yazılabilen “Aznar off the hook?” mesajı ile sarsılırken, Partido Popular’in ana merkez binasının önünde toplanmaya çağıran mesajları da paylaşarak çok sayıda protestocuyu örgütlediler. Tüm bu mesajlar ve gösteriler sonrasında Aznar’ın kitle desteğini kaybetmesi sonucu José Luis Rodríguez Zapatero’nun Sosyalist Parti’si seçimleri kazandı.
Sosyal medya üzerinden örgütlenen sivil toplum örgütleri sosyolojiye ‘mobil sivil toplum’ kavramını kazandırdı. Yerel ve küresel sorunları tartışabilen bu örgütler algılanan eşitsizliklere, yolsuzluklara, haksızlıklara karşı kitleleri harekete geçirip toplum sınırlarını aşıyor, hükümetleri zorlayabiliyor. Malların, hizmetlerin ve fikirlerin sosyal medya üzerinden sınırları aşıp küresel dolaşımda olması da yeni meydan okumalar ve fırsatlar getiriyor.
Sözün kısası, sosyal medya tıpkı nilüfer çiçeklerinin geometrik bir artışla bir gecede bir havuzu kaplaması gibi hayatımızın her alanını kaplıyor, kaplarken dönüştürüyor.
PROF. DR. NİLÜFER NARLI Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Bölümü ve Akdeniz Araştırmaları Başkanı Prof. Dr. Nilüfer Narlı, aynı zamanda Ortadoğu ve Balkan Araştırmaları Vakfı kurucu üyesi ve Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü üyesi. Prof. Narlı’nın, sosyal-cinsiyet, İslamcı hareketler, göç, medyanın anlaşmazlıkların çözümündeki rolü ve asker-sivil ilişkileri konularındaki sayısız araştırması yayınlandı.