Vayikah et Rivka vatei lo leişa vayeeavea – Yitshak Rivka ile evlendi ve (Rivka) onun eşi oldu ve (Yitshak) onu sevdi. (Bereşit 24/67)
Tora’da bu cümleyi herhangi bir açıklama olmadan okuyacak olursak sıralama ile ilgili bir sorun ortaya çıkacaktır. Yitshak önce Rivka ile evlenmekte, onu eş olarak almakta ve daha sonra sevdiği yazmaktadır. Normal şartlar altında önce sevmesi gerekirken sevmek kavramı en sonda verilmektedir.
Batı uygarlığı aşk ile yoğrulmuş gibidir. Medya her fırsat ve konumda aşk bombardımanı yapmaktadır. Söz, görüntü olarak ve lirik olarak. Bunun sonuncunda yapılan evliliklerdeki boşanma oranı ise çok ilgi çekicidir. Oran yüzde kırklara dayanmıştır.
Batı uygarlığındaki ‘aşk’ kavramı bir süre sonra sabır denilen özelliği kör etmektedir. Bir başka etki olarak da kişi karşısındaki yerine sadece kendini sevmeye başlamaktadır. Bu iki durum zamanla ilişkiyi zora sokmakta ve bunun sonucunda da istenmeyen olaylar patlak vermektedir.
Bir çift arasında ilişkinin genel gelişimi şöyle olur. Genç adam genç kızı görür ve onu duygusal olarak sevdiğini zanneder. Aynı şey genç kız için de geçerli ise bu çift bir arada olmaya başlar. Her ikisi de kendi şahsi ve özel hisleri tarafından yönetildiğinden aslında karşısındakini sevmek yerine kendisi için en işine gelen kişiyi seçtiğinin farkında olamaz. Bir süre sonra karşısındakinin kendi beklentilerine cevap vermediği durumlarda bu ilişki ayrılmak riski ile karşı karşıya kalır.
Günümüzde bir zamanlar yapılan evlilikleri anlamak daha da zor oluyor. Arada görüşmenin bile olmadığı durumlarda nasıl evliliklerin olabildiğini modern kültürde defalarca sorar dururuz. Bu sorunun cevabı aslında daha basit ve evliliğin devamı için önemlidir. Çiftler birbirlerine ‘aşk’ kavramından ziyade ‘sorumluluk’ kavramı ile bağlanmakta ve evliliği bu yönde görmektedirler.
Tora bizlere Yitshak’ın Rivka ile evlendiğini, eşi olduğunu daha sonra ise onu sevdiğini söylemektedir. Doğrudur. Evliliklerinden hemen sonra aralarında sevgi gelişmeye başlamış ve sonunda birbirlerini gerçek anlamda sevmişlerdir.
Yeşiva’da evlenmek üzere olan bir arkadaşıma modern uygarlığın etkisi ile “Nişanlını seviyor musun?” diye sormuştum. Arkadaşım bana şöyle bir yanıt vermişti. “Anahnu bonim et aaava – Biz sevgiyi inşa ediyoruz.”
Dr. Twersi kendi anne babasının evliliğinin Yitshak ve Rivka gibi gerçekleştiğini söyler. Büyüklerin organize ettiği evlilikte sadece kendini sevme olayının ne başlangıçta ne de devamında olmadığını kaydetmektedir. Babası pankreas kanserine yakalanınca doktor kemoterapi uygulamasının ancak birkaç aylık bir kazancı olabileceği konusunda annesini uyarır. Buna karşın çok ciddi yan etkilerinin olacağını da belirtmekten geri kalmaz. Annesi ne olursa olsun kemoterapi uygulamasının gerekli olduğunu sürenin önemli olmadığını ifade edince babası bunu kabul etmek zorunda kalır.
Daha sonra babası Rabi’ye annesinin isteğini geri çevirmesi halinde annesinin kendisini her zaman suçlu hissedeceğini bildiğini ve bunun için annesinin teklifini geri çevirmediğini ifade eder. Babası annesinin vicdan azabı ile karşılaşmasındansa kemoterapinin yan etkilerini kabullenmeye hazır olduğunu söylemesi bu evlilikte kişilerin kendilerinden ziyade karşısındakini daha çok düşündüğünü ortaya koymaktadır.
Evlilik sadece aşktan müteşekkil değildir. Aşkenaz Sinagogu’ndaki bir düğün töreninde Rabi Mendy Chitrick evliliğin üç ayaklı bir tabureye benzediğini söyledi. Bu ayaklardan birinin sorumluluk, diğerinin değerler ve sonuncusunun de saygı olduğuna dikkat çeken Rabi bu şekildeki evliliklerin daha uzun soluklu olacağına inandığını belirtti.
Rabi Mendy’e küçük bir ekleme yaparak sözümüzü tamamlayalım. Bu üç ayaklı tabure sevgi bazı üzerine oturtulduğu zaman ve bu sevgi karşılıksız bir sevgi konumuna yükseldiğinde gerçek aşkın yaşandığı bir evlilik, sevgi dolu bir yuva haline gelecektir. Bu şekilde oluşturulmuş bir toplum da gelecek için güven veren bir konumda olacaktır.