Jose V.ÇİPRUT
3. “ÇOK” YAKIN ŞARK (devam): İSRAİL, “ŞERİT”, “ŞERİA” ve ÜRDÜN
ÜRDÜN (1) (devam ve son)
Ürdün ve Irak’ın, 1958’de, Amman ve Bağdat’ın Haşemit taçları altında,hudutlarını feshederek yönetecekleri “Irak-Ürdün Arap Federasyonu” aynı yılın sonunda Bağdat’ta Haşemit kralının bir Arap suikastına kurban düşmesiyle son bulmuştu. Mısır, Suriye ve Yemen’in beraberce kurduğu(2) “Birleşik Arap Cumhuriyeti” ise Ürdün’ün hudutlarını Sovyet tahrikiyle tehdit etmeye başlayınca Ürdün’ün hudutları ABD ve Büyük Britanya tarafından korunulmuştur. 1965 yılında, Ürdün’ün Suudî Arabistan’la giriştiği değiş-tokuş neticesinde Ürdün, dahilde terkettiği hatırı sayılır bir çöl arazisine karşılık, Suudî Arabistan’dan Akaba’ya yakın ufacık bir sahil hududu elde edebilmiştir. 1967 yılında İsrail’e kaybettiği toprağı talepten vazgeçtiğini 1988’de resmen ilân etmiş olan Ürdün (İsrail’le 1994’te imzaladığı anlaşmaya göre) Kudüs’teki Müslüman ve Hıristyan ibadet yerlerinde “ananevî” rolünü devam ettirmek için İsrail’in muvafakatını almıştır. Çok iştiyakla katıldığı 1967 harbinde yenildikten sonra, Ürdün’ün büyük bir toplumunu teşkil eden Filistinli Arapların silâhlı “fedayî”hareketleriyle ‘devlet-içinde-devlet’ haline gelmeye başlamaları nedeniyle, Ürdün Haşemî Kraliyet kuvvetlerinin bu gruplara 1970 Haziran’ında ateş açması (Ürdün’ün kuzey hududundan ‘Filistinli’lere bir tank grubuyla destek sağlayan) Suriye’nin ABD ve Büyük Britanya kuvvetleri yardımıyla Ürdün’den çekilmesi ve en sonunda 1971’in Kara Eylül’ünde Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) ile FKÖ Başkanı Yaser Arafat’ın Ürdün’den def edilmeleriyle sona ermiştir. 1973’te, Arap Birliği silâhlı kuvvetleri İsrail’e bir defa daha taaruza giriştiklerinde, Ürdün Krallığı – bu sefer – harbe doğrudan doğruya girmektense Suriye cephesine gönderdiği bir tank grubu ile “vekâleten” katılmayı tercih etmiştir. 11 Şubat 1985 tarihli Amman Anlaşması esasına binaen Ürdün ve FKÖ ikili bir konfederasyon kurmaya karar vermişler, “Filistinliler” (aynı) bölgenin ikinci özgür Arap devlet’i olarak tüzel kişiliklerini ilân etmişler ve Ürdün Haşemit Krallığı böylece resmen terkettiği Batı Ürdün’ün bundan böyle münhasıran (müstakbel varlığı evvelinden ilân edilmiş olan) Filistin Muvakkat Hükümeti’nin mes’uliyeti olacağını beyan etmiştir. Suriye ile 2004’te (herkesten ‘gizli’) imzaladığı anlaşma mucibince Ürdün’ün Suriye hududunun belirlenmiş olduğu söylenmişse de bu sınırın hatları hernedense bugüne dek – resmî, alenî ve kat’î kesinlikle – bir türlü çizilememiştir.
Hudut kavramının vatandaşlık mefhumuyla dosdoğru ilişkisi vardır. Nitekim, geçenlerde, Ürdün hükümeti (İsrail’in ‘Batı Şeria’daki Arapların Ürdün’de yerleştirilmelerini teklif etmesi ihtimalini önleyebilmek kaygusu ile’ imiş) binlerce Filistinli Arap’ın Ürdün vatandaşlığını resmen iptal etti. Ürdün’de ailesi olan veya Ürdün vatandaşı olan Batı Şeria Araplarına ve de Batı Şeria’da ailesi olup da Ürdün’de iş bulmuş kişilere vatandaşlık hakkı tanıyan Sarı Kart dağıtıldı. Filistin Özerk Yönetimi memuru olanlardan veya Ürdün Ordusunda askerliğini yapmamış kişilerin ellerinden, Ürdün Pasaportları geri alındı. İlle de Ürdün belgesi taşımak isteyen tüm diğer Filistinli Araplar’a ise Ürdüne giriş ve çıkışlarını kolaylaştıracak kısa süreli ve pasaport yerine geçecek, Yeşil Kart verileceği bildirildi. Ürdün’ün ulusal yetkisi Gaza Şeridi’ni kapsamadığı nedeniyle de “Şerit”te ikâmet eden veya orada “kayıtlı” Filistinli Araplara bu tür kolaylaştırmanın Ürdün tarafından gösterilmeyeceği açıklandı. Ürdün’ün bu bölgede doğacak yeni bir Filistin devleti ile paylaşacağı sınırın özniteliklerinin böyle bir devletin İsrail’le paylaşacağı (inşallah, artık nihaî ve kat’î) sınırın geçmişteki vasıflarından, zamanla, çok daha az “ilginç” olamayacağı kanısındayım nedense... Yanılmış olmaktan pek memnun kalacağım.
(1) Bak: The World fact Book (2011); State interests & public spheres: the international politics of Jordan’s identity, Marc Lynch (Columbia, 2009); The making of Jordan: tribes, colonialism and the modern state, Joab B. Eilon & Yoav Alon (Tauris, 2007); Nationalist voices in Jordan: the street and the state, B. S. Anderson (Texas, 2005); Institutions and the politics of survival in Jordan: domestic responses to external challenges, 1988-2001, Russel E. Lucas (SUNY, 2005)
(2) Kaddafi Libya’sının bu devletlerden biri ve/ya öbürüyle kurmayı tekrar tekrar teklif edip gerçekleştiremediği “Birleşik Arap Cumhuriyeti” hülyasına devamlı içerik ve kapsam vermeyi sonralardan kendi aralarında bile ne Suriye, ne Irak, ne Yemen, ne de Mısır becerebilmişlerdir. On yıllar sonra 2011 Arap Baharı’nın Libya, Mısır, Yemen ve Suriye’de almış olduğu olağanüstü şiddet boyutları, soyut ilimli-sosyalist ve somut kökenci-İslamist ideolojilerinin dış Müslüman güçler tarafından sağlanan malî ve manevi destekle gelişegelmiş yüzey-altı mücadelelerinin son safhalarına erişmekte olduklarının emareleri olarak da tefsir edilebilirler. Yakın Orta Şark tarihini yaşamış veya okumuş ta unutmamışların zihninde bir zamanların S. Arabistan-Yemen silâhlı mücadelesinde Mısır’ın rolü, Mısır Cumhurbaşkanının kökenciler tarafından öldürülmüş olması, Suriye’nin bugünkü iç harbi, Irak’ın “istibdattan kurtuluş sonrası” hali ve Libya’da orta sürede hâlâ meydana çıkabilecek (Batı için “şaşırtıcı”) gelişmeler birbirleriyle tamamen ilişkisiz addedilemez (ve ileride maatteessüf hayli bir zaman için de addedilemeyecek) cinstendirler, naçiz kanımca.