26 Ocak 2012 günü, ‘Nefret Suçları Yasası İstiyorum!’ Platformu, “Sen de başkasın, nefretme!” sloganıyla bir imza kampanyası başlattı. Bu girişime imzalarıyla destek vermek isteyenler http://imza.nefretme.org/nefret-suclari-yasasi-istiyorum/ sitesini mutlaka ziyaret etsinler.
26 Ocak 2012 günü, ‘Nefret Suçları Yasası İstiyorum!’ Platformu, “Sen de başkasın, nefretme!” sloganıyla bir imza kampanyası başlattı. Bu girişime imzalarıyla destek vermek isteyenler http://imza.nefretme.org/nefret-suclari-yasasi-istiyorum/ sitesini mutlaka ziyaret etsinler.
Bir platform formatında örgütlenmenin temel faydası, farklı siyasi görüşlere sahip bireylere ve kurumlara önem verdikleri özgün bir konuya odaklanarak netice alabilmek için güçlerini birleştirme imkânını sağlamasıdır.
İmza metninin bazı çarpıcı cümleleri şöyle:
Belirli ve ortak karakteristik özellikleri bulunan birey ve gruplara veya onların mülklerine yönelik önyargılarla işlenmiş suçlara ‘nefret suçu’ denir.
Nefret suçları aslen ‘mesaj’ suçlarıdır. Suçun yöneldiği bireyin ötesinde, mensup olduğu gruba toplumda istenmediği mesajı verilir.
Gereğince kovuşturulmadığında yeni suçlar işleyecek olan önyargılı kişi ve grupları cesaretlendirir. Mağdur grupların ötekileşmesine ve toplumsal hayatın dışına sürüklenmesine neden olur.
Nefret suçları hakkında en kısa sürede evrensel insan hakları ölçütlerine ve uluslararası örneklere uygun yasal düzenleme yapılmalıdır.
Prof. Baskın Oran 16 Ekim 2011 tarihli Radikal gazetesindeki Nefret İkizleri: Suç ve Söylembaşlıklı yazısında “Bu nefret denilen şeyin suçu başka, söylemi başka. Ama bunlar ikiz. Nefret suçu iki unsurdan oluşuyor: 1) Ceza hukukuna göre işlenmiş bir suç olacak; 2) Fail, bu suçu önyargı nedeniyle işlemiş olacak. Yani, nefret söylemi olmadan ‘nefret suçu’ da olmuyor.”1diyor. Nitekim yazımızın başlığı ‘Evet, ama yetmez!’ Zira gönül isterdi ki yapılan çağrıda nefret suçuna ortam hazırlayan temel öğenin nefret söyleminin ‘Basın ve İfade Hürriyeti’ ambalajında topluma fütursuzca zerk edilmesi olduğu zikredilsin. Can Dündar, Milliyet gazetesindeki 11 Ağustos 2011 tarihli Bu da kara propaganda2 başlıklı köşe yazısında kara propagandanın Nazilerin en çok kullandığı psikolojik savaş taktiklerinden biri olduğunun ve çarpıtılmış bilgiler vererek ‘düşman’a karşı nefret yaratmak için kullanıldığının altını çizdi. Nazilerin icraatından bu düşmanın özellikle iç düşman, yani Yahudiler, Çingeneler, Eşcinseller, Komünistler ve Engelliler olduğunu biliyoruz.
Nefret suçu bir sonuçtur. Bu suça yol açan birincil sebep ise ‘nefret söylemi’dir.?Nefret söylemi kontrol altına alınmadan nefret suçunun ayağının yerden kesilmesi mümkün değildir. Bu bağlamda, sivrisinekleri teker teker öldürmeye odaklanıp bataklığı ihmal etmek yapılabilecek en büyük hatadır. İlave bir teşbih yapacak olursak, hırsızı evin içinde değil bahçe kapısında durdurmak ve orada caydırmak gerekiyor. Aslında aynı madeni paranın iki yüzü olan ‘nefret suçu’ ve ‘nefret söylemi’ konularının birbirinden ayrılamaz bir bütün halinde mütalaa edilmesi ve bu olguyla bu gerçeği hazmetmiş olarak mücadele edilmesi gerekiyor. Nasıl ki adam öldürmek, iftira atmak, yalancı şahitlik yapmak ‘özgürlük’ kapsamında değilse, aynı şekilde, nefret söyleminin de ‘özgürlük’ kapsamında bırakılmaması gerekir. Temennim, nefret söylemi vukuunda savcıların resen işlem yapmalarını amir bir hükmün anayasaya girmesidir.
Pekiyi, nefret suçu ve nefret söylemi müeyyideye tabi olana kadar hiçbir şey yapılamaz mı? Yapılabilir tabii! 2011 yılı Şubat ayı sonunda Sosyal Değişim Derneği’nin düzenlediği bir toplantıda, Toplumsal Uyum için Avrupa Müslüman Girişimi Derneği Başkanı Bashy Quraishy, nefret söylemiyle mücadelede etkin olarak kullandıkları ‘Name & Shame’ yönteminin uygulamasını önerdi: “Teşhir Et ve Utandır!”
[1] http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1066648&CategoryID=42 [3] https://www.salom.com.tr/news/detail/18736-Medya-izleme-merkezi.aspx