Bir yandan İran basınında İsrail’in yok edilmesi gerekliliğiyle ilgili yeni makaleler yayınlanırken, diğer yandan İran nükleer çalışmalarına devam ediyor. İran’ın nükleer programının barışçıl olduğu yönündeki şüpheler her geçen gün artıyor. İran’ın gerek İsrail, gerek bölge, gerek tüm dünya için bir sorun olduğu kabul edilmiş bir gerçek. Bu sorunun nasıl çözüleceği ise belli değil. İran’ın İsrail’e karşı nükleer hayalleri bir intihar girişimi olmakla beraber, radikal ve bağnazlar tarafından yönetilen bir ülkenin mantıklı karar vermesi de beklenilemez.
İran, İsrail haricinde isim vermeden, ancak en yetkili ağızdan, Türkiye, Irak, Suudi Arabistan ve Katar’ı da tehdit ediyor. İran olası bir harekâtta topraklarını kullandıran ülkeleri açıkça tehdit ediyor. Konu ülkelerin olası bir harekâtta topraklarını kullandırması ise şaşırtıcı olmayacak.
Bölgedeki bir diğer gelişme ise Hamas ile El Fetih’in anlaşması. Anlaşmaya göre Mahmud Abbas liderliğinde yeni bir seçim kabinesi meydana getirildi. Hamas ile El Fetih arasındaki görüşmelere Katar Emiri bizzat arabuluculuk etti. Netanyahu tarafların bir araya gelmesini hoş karşılamasa da en azından tarafların beraber seçime gitmesi ve Filistinlilerin bir seçim yapabilmesi adına varılan uzlaşı umut verici olarak kabul edilebilir.
Arabuluculuğun arkasındaki ülke de önemlidir. Hamas ile El Fetih arasında arabuluculuk İran tarafından sağlanmış olsaydı Netanyahu’nun endişesi bir anlam ifade edebilirdi. Ancak arabulucu rolünü Katar üstlendi. Katar, olağanüstü doğalgaz gelirleriyle zenginleşmiş ufak bir ülke. Nüfusu iki milyon civarında olan ülkenin geliri senelik 100 milyar dolar mertebesindedir. İsrail dâhil tüm bölge ülkeleriyle ekonomik bağları mevcut ve ABD’nin hava kuvvetlerine ev sahipliği yapıyor. Bir bakıma ABD’nin ileri karakolu niteliğinde. Katar’ın en önemli özelliği son zamanlarda Ortadoğu politikasında aldığı rol. Arap Baharı’nın en büyük destekçisi hatta mimarı konumunda.
Katar, yaptığı yurtiçi ve yurtdışı yatırımlarla farklı bir vizyona sahip olduğunu hissettiriyor. Ufak bir ülke olmasına rağmen son derece büyük ve kaliteli bir havayolu şirketine sahip. Bölgeyi değiştirmekte son derece etkin bir kanal olan El Cezire Televizyonu Katar Emiri’nin koyduğu sermaye ile yayına başladı ve halen mali destek alıyor.
Katar da terör saldırılarından diğer ülkeler kadar nasibini almış bir ülke ve terörü destekler bir görüntüsü yok. Katar daha çok ABD’nin direkt olarak uygulayamadığı, uygulasa da başarılı olamayacağı politika ve programı ABD adına uygulayan bir ülke konumunda. Kısaca ABD’nin ‘B’ planını uyguluyor. Zira Katar’ın ABD’nin “yapma” dediği bir eylemi yapma olasılığı oldukça zayıf. Bu şekilde bakıldığında Netanyahu’nun eleştirileri biraz havada kalıyor. Hatta ABD Netanyahu’nun uzlaşmaz tavrından sıkılmış gibi görünüyor...