Süper Lig’in 54. sezonunu, 54 yıldır yaşanmayan gelişmelerle idrak etmeye çalışıyoruz... Şike soruşturmasından, play-off sarmalına; federasyon başkanlığı krizinden UEFA ve FIFA’yla gerilen ilişkilere dek, şimdiye dek aynı sezonda olmasına pek rastlamadığımız olaylar her gün teker teker patlak veriyor... Uyandığımız her gün futbolda nurtopu gibi yeni bir krizimiz oluyor... Amma velâkin; tıpkı farenin tekerin içinde durmadan döndüğü gibi, yedi aydır bir arşın yol alamadık... Ne yazık ki...
Her biri başlı başına büyük tartışma konusu olabilecek olaylardan, ‘en sıcak’ olanını ele alalım... 54 yılda yaşanmayan tüm tersliklerin üst üste geldiği, alınan kararların ne derece günü geçiştirme ve futbolseverleri oyalama amaçlı olduğunun gün gibi aşikâr olduğu dönemde, mevcut federasyon başkanı görevinden ayrıldı... Yerineyse yana yakıla yeni birisi aranıyor... Onursal Başkan Şenes Erzik’e götürülen teklif, komitelerinde görev aldığı FIFA ve UEFA tarafından veto edilirken, siyasi kanada bir aday gösterilmesi yönünde baskılar yapıldı... Ancak o cenahtan bir isim ortaya çıkmadı... 27 Şubat’ta seçilecek Federasyon Başkanlığı için en kuvvetli aday olarak görünen kişi Beşiktaş’ın faal başkanı; Yıldırım Demirören...
Tam 21; yanlış okumadınız 21 kişinin başkanlık için aday adayı olduğu ortamda çoğunluğun yani Anadolu kulüplerinin çoğunun desteğini arkasına aldı, Yıldırım Demirören...
Futbol hayatın aynası... Demirören cephesinden görünenler ise ne yazık ki aynanın kirli yüzü... Yeşil sahaya inmeden, İstiklal Caddesi’ne gidelim hep beraber... Demirören, o ‘neler geçirmiş görmüş’ caddeye şahsi ekonomik menfaatleri uğruna diktiği ve işlettiği estetikten yoksun binayla aklımızda... Bırakın sekiz yıldır Beşiktaş’ı yönetirken gösterdiği vizyonsuzlukları bir kenara... Har vurup harman savurduğu paraları, 109 yıllık kulübü ‘babasının kulübü’ gibi yönetmesini... Koyun bir kenara... Allah aşkına; İstiklal Caddesi’nde öylesine görüntü kirliliği yaratan bina inşa edilmesine önayak olan bir federasyon başkan adayı, seçildiği takdirde futbola nasıl bir estetik kazandırabilir ki?
Kaldı ki; kendisi halen görülmekte olan ‘şike davası’nda adı geçen ve manipülasyon yapmakla itham edilen bir kulübün başkanlığını yapmakta... Tarafsızlığı bir kenara, öncesinde kendi ya da önderi olduğunuz bir camia adına aklanılması gereken bir ortam varken, bunun tam tersi yönde hareket ederek daha önemli bir koltuk için cürette bulunmak; fevkalade kaygı verici...
Elbette; Demirören’i bu koltuk için yüreklendirenlerde de var kabahat... Anadolu kulüpleri, “Aman yayın gelirleri nedeniyle havuz bozulmasın”, “Aman şike soruşturmasında bizim de başımız ağrımasın” şeklinde politikalar izleyerek, federasyon başkan aday adayları arasındaki ‘en kuvvetli’ ismin tarafını, taraf bellediler... Oysa Demirören’in kudreti Beşiktaş gibi bir camianın başında ‘bir şekilde’ kalmasından ileri geliyor. Yoksa izlediği politikalarla kulübü kendisine 100 milyon TL borçlandıran birinin yöneticilik kabiliyetinden söz edebilir misiniz? Kendi taraftarını dahil hiçbir camiayı kucaklayamamış biri nasıl olur da futbolun birleştirici koltuğunda, ‘önder’ pozisyonda oturacak?
Neyse... Çok uzattık; toparlama zamanı... 28 Şubat önemli bir kilometre taşı olacak; Türk futbolu adına... Günahı bol bir sezonun belki de en son aksiyonu olacak... “Şişman kadın sahneye çıkmadan opera bitmez” denilir... Görünen o ki; bu yılki ‘opera’nın sonu bitmek bilmeyecek gibi...