Şeytanı çağırdık sanki

 

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
7 Mart 2012 Çarşamba

Her şey yengemin bir gece rahatsızlanmasıyla başladı. Sancıdan kıvranıp bir hastanenin acil servisine gidemez hale gelince ambülans çağrıldı. Ekip yanında her türlü teçhizatla geldi. Tanıyı koydu; serum taktı, gereken müdaheleyi yaptı.. Uzunca bir süre hastanın yanında kalıp kendine geldiğinden emin olduktan sonra gittiler. Sonuç olarak hastaneye gitmeye de gerek kalmadı.

Ertesi gün ayrıntıları öğrenip geçmiş olsun sohbetleri yaptıktan sonra ailenin diğer fertleri ambülans derdine düştük. İnsan evde yaşlı bir birey olmayınca ambülans gibi kulağa hoş gelmeyen bir sağlık gereksinimine de ihtimal vermiyor. Oysa ki, yengem yaşlı değildi. Belki de beni en çok bu korkuttu. Ambülansların evde ilk yardım veya tedavi hizmeti sunduklarını bile bilmiyordum.

Sadece, birkaç yıl evvel bacağını kıran bir arkadaşımın hastaneye gitmek için alçılı ayağıyla Beşiktaş Belediyesi’nin ambülansına bindiğini ve personelin son derece yardımsever olduğunu anlattığını anımsıyorum.

Bu arada evdeki buzdolabının üstünde, o sevmediğim mıknatısların yanında bir sağlık köşesi oluşturmaya başlamıştım. Bir özel sigorta şirketinin verdiği üzerinde ambülans resmi ve telefon numarası olan mıknatıs ne zamandır orada duruyordu. Numara hala geçerli miydi, onu da bilmiyordum ama bir an evvel kontrol etmeliydim.

Derken şeytanı çağırdık sanki. Ayağını kıran bir aile büyüğümüzü hastaneye götürmek gerekti. Taksiye kadar yürümesi söz konusu olmadığından ambülans derdine düştük. Hemen arkadaşım aklıma geldi. Biz de Şişli Belediyesi’ni aramaya koyulduk. Eşime ‘bilinmeyen numaralar kaçtır?’ diye sordum. Televizyon reklamlarındaki fon müziğinin taklidini yaparak, 118 80, dedi. Aradım; 112’yi arayın cevabını aldım, aradım. Telefondaki bayan, ‘vereyim ama bizdeki numaralar yenilenmedi’ dedi ama ben yine de aldım. Nihayet belediyeye oradan da bağlana bağlana sonunda ambülans yetkilisine ulaştım. Son derece iyi niyetli bir bey, ‘Yardımcı olmak isterdik ama araçlarımız dolu. Keşke dünden arasaydınız. Yine de öğleden sonra için ayarlamaya çalışırım’ dedi. Teşekkür edip telefonu kapattım. Şaka gibi, demek insanlar artık bir gün önceden hastalanıp ambülanslık olacaklarını biliyorlar!

Şansımı komşu ilçede denemek istedim. Beşiktaş Belediyesi Ambülans Bölümü’nü aradım. Telefonu açınca belediye başkanının sesi çıkıyor. Gerçekten de hoş bir yaklaşım. Doğru bölüme çok çabuk bağlandım. Yetkili bir arkadaş, Şişli Belediyesi’ni aramamı önerdi. Biraz ısrar ettiğimde, özel hasta statüsüne girileceğini ve bedelinin ‘üç haneli’ bir rakam olduğunu belirtti. Teşekkür edip telefonu kapattım. Gerçekten acil bir durum olsaydı, ne yapmak gerekirdi acaba?

Neyse ki, aile büyüğü bu sırada bağlı bulunduğu sigorta şirketiyle görüşmüş ve bir ambülansın gelmesini sağlamıştı. Bütün bu gelişmelerden sonra neden Or- Ahayim aklıma gelmedi, diye düşündüm. Gerçi bu trafikte acil bir durum karşısında Balat’tan Nişantaşı’na ulaşmak ne kadar akılcı bir çözüm olur, onu da bilemem.

Hepinize neşeli bir Purim Bayramı dilerim.