<p class="MsoNormal">(...) "Bombalamaya ve saldırıya karşı çıkanlarında savunduğu görüşlerden biri, ABD saldırısının mollaların güçlerini azaltmayacağı, tam tersine yerel politik güçlerini daha da arttırabileceği yönünde. Geçmişte ABD başka ülkelere de bu tip saldırılar düzenledi; Kuzey Vietnam, Nazi Almanya’sı ve İmparator Japonya’ya… Bu saldırılar tek başına, rejim değişikliğine veya faşist/otoriter rejimin destek kaybetmesine neden olmadı." (...)</font></p>
Micheal AUSLIN
İran’ın yakında nükleer silah üretebilecek kapasiteye erişmesi fikri Amerikalıları her geçen gün daha da endişelendiriyor. Bugün Washington DC’de İran’ın böyle bir kapasiteye erişmesini engellemek için neler yapılması gerektiği yönünde sert tartışmalar sürüyor. Bazı siyasi analistler, Amerika Birleşik Devleti’nin İran’ın nükleer tesislerine saldırması gerektiğini savunuyorlar. Bazılarıyla böyle bir saldırının büyük bir hata olacağı ve büyük olasılıkla bir savaş neden olacağı görüşünde. Diğerleriyse, İran’a saldırının ABD tarafından yapılmaması, onun yerine İsrail’in bu konuda teşvik edilmesi gerektiğini savunuyor.
ABD’nin İran’a saldırmaması gerektiğini düşünenler ‘realist / gerçekçi’ perspektife sahip olanlar olarak nitelendiriliyor. Bu kişiler, Amerikan saldırısının, a) uzun süreçte İran’ın nükleer programını durdurmayacağına b) rejimin, nükleer kapasitesine daha çok yoğunlaşacağına ve c) İran halkının mollaların arkasında birleşip rejim değişikliğini daha da zorlaştıracağına inanıyor.
ABD’nin İran’a saldırmasının yanlış bir karar olup olmayacağını anlamak için olaya biraz tarihi perspektiften bakalım.
Bombalamaya ve saldırıya karşı çıkanlarında savunduğu görüşlerden biri, ABD saldırısının mollaların güçlerini azaltmayacağı, tam tersine yerel politik güçlerini daha da arttırabileceği yönünde. Geçmişte ABD başka ülkelere de bu tip saldırılar düzenledi; Kuzey Vietnam, Nazi Almanya’sı ve İmparator Japonya’ya… Bu saldırılar tek başına, rejim değişikliğine veya faşist/otoriter rejimin destek kaybetmesine neden olmadı.
Ancak İran’daki durum iki yönden farklı. Öncelikle örneklerini verdiğimiz diğer rejimlerin hiçbiri Amerikan saldırı öncesinde halkı arasında bir huzursuzluk ve iktidara karşı bir memnuniyetsizlik yaşamıyordu. İran ise son zamanlarda sokak protestoları ve isyanları ile sarsılıyor. Bugün İran’daki mollaların meşruluğu Ho Chih Minh ve Adolf Hitler’inkinden çok daha yüzeysel. Bu nedenle bir saldırı kampanyası, molla karşıtı kesime bir umut vererek sokak protestolarını arttırabilir.
İkinci olarak, ABD Vietnam’ı vs. bombaladığında iki ülke arasında yıllardır süren bir savaş vardı. Bu nedenle halk, devletlerini korumak ve ‘savaş zamanı kahramanlıkları’ yapmak için önceden organize ve motive olmuştu. Ancak ülkeye savaşı getiren bir İran politikası İranlılar için sorunun kaynağını oluşturur, rejimi desteklemek için bir sebep değil.
Daha önemlisi, saldırı planını eleştirenler, geçmişte bu tip saldırıların düşman hükümeti planlarından vazgeçirmediğini ya da birdenbire barış arayışına girmediğini hatırlatıyorlar. Bu, Saddam Hüseyin ya da Kuzey Kore örnekleri için geçerli. Ancak, tekrar ediyorum, o saldırılar önleyiciyi bir hareket değildi, var olan bir savaş politikasının adımlarındandı.
Bugün sorulması gereken soru, önleyici bir saldırının İran’ın nükleer programını hem operasyonel hem de politik açıdan durdurup durdurmayacağı. Genel anlamda, durdurmayacağına inanıyorum. Ancak gerçek, bunu bilemeyeceğimiz. Tarih bize ders alabileceğimiz bazı örnekler sunuyor.1936’da Hitler’in, Londra ya da Paris’in Alman ordularının yeniden yapılanmasına karşı müdahale etmesi durumunda orduların geri adım atmasını belirten bir kararı vardı. Ancak Londra ve Paris hükümetlerinin bu karardan haberi olmadığı için hiçbir zaman müdahale etmediler. Aynı şekilde, 1950’de Güney Kore’nin ABD’nin Asya’daki savunma alanı içinde olduğunu netleştirseydi, Sovyetler ve Çin Kuzey Kore’nin Güney’i işgal etmesini destekler miydi?
İran ile ilgili olarak, nükleer olsun ya da olmasın, engelleme politikası, birçok uzman ve yazar tarafından tercih edilen bir yöntem. Birçok yazarın da dikkat çektiği gibi, İran’ı engellemek çok masraflı olacaktır. Yine de bir savaşı sürdürmekten daha avantajlıdır. Sorun şu ki, İran atom bombasına bir kere sahip olursa, artık onu ‘engellemek’ mümkün olmaz. Tahran’ın taleplerine, biz, İsrail, Türkiye ve diğer ülkeler uymak zorunda olduğunu hisseder. İran, atom bombasını yaparsa, bu Ortadoğu’da bir silahlanma yarışını da başlatır. Ya da ABD, İran ile nükleer bir çatışmaya girmemek için bölgedeki çıkarlarını ve bağlılıklarını değiştirmek zorunda kalacak; bu da İsrail, Türkiye ve diğer ülkelerin güvenliğini azaltacaktır. Kuzey Kore’ye bakın… Kuzey Kore nükleer bombasını elde ettikten sonra, Washington artık Pyongyang’a, nükleer silahsızlanma ve Güney’e tacizleri konusunda fazla ısrarlı bir cezalandırma uygulamıyor. İran’a karşı da batı durumun bu noktaya gelmesine izin vermeyecektir.