İnsanoğlu ne kadar da aciz bir yaratıktır. Elinde olanın kıymetini sadece onu kaybedince anlayabilen bir mahlûk. Gençliğimde doğanın sözü edildiğinde benden uzak beni alakadar etmeyen bir konu gibi gelirdi. Yağmurun yağmayışı, çiftçinin feryadı bana dokunmazdı sanki. Masada, buzdolabı ve kilerde yemek hali hazırda vardı çünkü. Otopark, bina, inşaat gerekli olan yerlerde ağaçlara ne ihtiyaç var derdim kendi kendime. Meğer büyümem gerekiyormuş doğayı anlamak için. Her sabah bahçeme gelen kuşlara taze ekmek verirken doğaya bir nebze katkı sağladığımı bilmek bile yaşlanmakta olan ufacık egomu besliyor nedense.
Doğayı korumak, ona sahip çıkıp gelecek nesillere daha iyi yaşanır bir dünya bırakmanın ne olduğunu yeni idrak etmekteyim. Bir dünya bir devlet konusuna devam ederken, dünyanın Enerji ve Doğal Kaynakları ile Orman ve Su İşleri çok önemli bir yer tuttuğundan bu bakanlıklara da haliyle kıymetini bilenleri getirmek niyetindeyim.
Alan olarak en büyük ormanlara sahip Rusya ile yüzde olarak oranı en yüksek ülke Japonya buna uygundur. Enerji ve Doğal Kaynaklar konusunda Suudi Arabistan’ı dâhil etmek gerekiyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nı da bu çatının altında tutalım derim.
Dünyadaşlarım, uyanmak vakti ne zaman gelecek? Bu dünyanın tek ve bizim olduğunu, ona sahip çıkması gerekenin bizler olduğunu ne zaman anlamak niyetindeyiz? Neyi bekliyoruz? Bu koşturmanın sonu gelecek mi sanıyorsunuz?
Dünya tek olunca İç İşleri veya Dışişleri Bakanlıkları’na yer de yok lüzum da yok. Bu yüzden Birleşmiş Milletler yerine Birleşik Millet adı altında Dünya İşleri Bakanlığı’nı kuruyorum. Bu bakanlık içinde tüm maddi ve ticari alt yapıyı barındıracak.
Ekonomi ve Maliye Bakanlığı’nı Marx’ın bile yanlış olabileceğini kanıtlayan sona kalan iki dev ülkeye veriyorum. Kapitalizmden sonra komünizm gelir dese de birinin bittiği yerde diğerinin başlamadığını göremeyen Karl’a selamlarımı iletiyorum. Geçenlerde karşılıksız 1 trilyon Amerikan Dolarını basan kapitalizmin ana temsilcisi ABD kendi topraklarında 250 milyon tane gönüllü köle çalıştırdığının farkında bile değil yazık ki. Diğer yandan iş ve işçi gücüyle tüm alacağı ABD’den olan komünizmin son nefesinin bulunduğu Çin dünyaya gizlice hükmederken bizler seyirci kalıyoruz. Bu bakanlık da sizin olacak. Dünyanın ‘sermayesini’ sizler eşit bir şekilde dağıtmalısınız. Nasıl mı? Komünizmle kapitalizmin arasında yer alacak olan “Egosuz Bir İnsanlık Dayanışması” yeni adıyla EBİD prensipleriyle. Bu Osmanlıca kelimenin anlamı sürekli ve bitimsiz, ebedi olan demektir. (İngilizcesi de Egoless Rights Of Living kısacası EROL olsun)
Adalet Bakanlığı İsviçre’nindir. Aynı şekilde Çalışma ve Sosyal Güvenlik konusunda tarihçeye bakıp uygun adaylar belirlenecek.
Kültür ve Turizm konusuna gelince herkes otursun oturduğu yerde… Seyahat edip de ne oldu? Kim ne kazandı ya da kazandırdı? Aradığın şeyi başka ülke veya insanlarda bulamayacaksın hala anlamadın mı?
Milli Savunma Bakanlığı’na da gerek yok. Hepimiz bir olunca, birlik ve beraberlik adına hareket ederken kendimizi sadece kendimizden savunmamız gerekecek. Dünyayı savunmak adı altında bu merci için en uygun adayım İsrail olacak. Bu bakanlığıa İnanç Bakanlığı adını vereceğim. Her insanın seçmiş olduğu yola saygı göstermek, varacağı durak hakkında yorum yapmadan kimse kimseyi yargılamadan yönetilecek bir yer olması temennimdir.
Diğer bakanlıklara gelince Ulaştırma, Haberleşme, Ekonomi, kalkınma, Gençlik ve Spor, Gümrük ve Ticaret... Bunlara ne kadar gerek olacağına 2112 yılı gelince bakarsınız derim. Cevap buralarda saklı değil.
O, bizlere bir dünya verdi ve bu dünyayı bizim için yarattı. Bunun yanında bizlere mutlu olmak dışında her şeyi vaat etti.
Mutluluğu arayan insanoğlu da onu henüz bulamadı çünkü sır mutsuzluğun içinde yatıyor. İnsanın en mutlu olduğu an onun en az farkına vardığı zamana denk gelmektedir. O yüzden insan aradığını hiç bulamayacak. Ancak bizler, bize bahşedilen bu dünyayı tamir etmek adına herkes için daha yaşanır hale getirmek için bir şeyler yapacak isek herkese eşit eğitim, sağlık olanakları sunmak, yemek içmek adına da eşite yakın dengeli ve düzenli bir sistem kurmak için çaba sarf etmeliyiz. Bu dünya hepimizindir.
Maddi dünyanın içinde olup şan, şöhret ve para peşinde koşan nice hayatları seyrediyor ve ibret almıyoruz. Hangisi bizden mutludur? O zaman biz neyin peşinden sürükleniyoruz?
Bizler hayatı paylaşmalıyız, bölüşmeli ve dağıtmalıyız. Kimse yarın için bir şey saklayamaz ancak onu bugün rızasıyla pay edebilir. Vermek almaktan çok daha doyurucudur. Karnınız tok olduğunda aç birini hatırlayın. Üstünüzde sizi soğuktan koruyan bir giysi olduğunda çıplakları düşünün. Başınızı sokacak birden fazla eviniz varsa sokakta kalmış bir delik arayan insanlar olduğunu bilin. Yine de vermem diyorsanız alın sizde kalsın. Tutun, saklayın, tutunun tüm mal ve mülkünüze. Bakın bakalım ölümle pazarlık vakti geldiğinde hangisi buraya tutunmanız için bir kök teşkil edecek? Kim bilir belki de burada verip dağıtarak başka bir dünya için tapu alıyor olabilirsiniz. Düşünmeye değmez mi? Hayatı düşünmeden yaşayanlardan olacaksanız buyurun sizin gibi 120 milyar kişi geldi ve geçti. Geride neler kaldı bir bakın hele. Yine mi ders alınmayacak? Bu okulun sınavları sürekli aynı yazık ki öğrencileri değişmiyor. Son belli. Gökler altında da yeni bir şey yok. Hiç olmadı…
Sahne, dekor, kıyafet ve kostümler değişiyor ancak oyun ve roller aynı hiç değişmiyor. Bir bakarız ki buradayız bir de baktık ki gitmişiz.
Adına ütopya, cennet veya Gan Eden, her ne derseniz deyin, onu burada yaratmak bizim elimizde. Bir başka yerde olup olmadığı, bizim görüp görmeyeceğimiz ise çoktan yaratıldı, bizler ayakta uyuyanlarız. Uyanınca idrak edeceğiz!