Türk Musevi Cemaati ve kurum başkanlıkları üstüne…
İki hafta evvel Dostluk Yurdu Derneğinde belki de son yılların en anlamlı başkanlık devir teslimine şahit oldum. DYD tarihinin en sancılı döneminde başkanlık görevini kendisine devredilenden bir sene fazla üstlenme özverisinde bulunmuş İzi Doenyas koltuğunu yine eski bir Dostluklu olan Moris Benşabat Levi’ye teslim etti. Derneğin geçmiş dört dönem başkanlarının da hazır bulunduğu toplantıdan sonra cemaat kurumlarında başkanlık gibi bir görevi devralmak nasıl bir sorumluluk ister hep beraber düşünelim istedim.
Sanırım toplantıda kulak misafiri olduğum “Bizim cemaatte başkanlık yapmak tekne alıp, satmak gibidir, bir alırken bir de devrederken mutlu olursun,” yorumu da bunda etkili oldu.
Bana, “sence bir cemaat kurumunda nasıl yönetici olunmalı” diye sorsalar herhalde ilk cevap olarak “Bir başkan asla kurumunun önünde olmamalı,” derdim. Bir kurumu yönetmek sadece yerinde oturarak karar almak değil, o ekibin birebir içinde olarak sürecin doğal bir parçası olmaktır. Yönettiği kuruma yeni soluklar kazandırırken yürüdüğü yola önce kendisini sonra ekibini inandırmaktır. İzi Başkanı DYD tarihinde her zaman gençlerin içinde olan ve genç kalan başkan olarak hatırlayacağız. Öylesine bir başkan düşünün ki bir anka kuşu misali küllerinden yeniden doğmaya çalışan bir dernekte, gecenin bir saati ertesi güne yetişmeye çalışan dekordaki eksikleri kendi eline makası alıp düzeltmeye çalışsın. Tiyatronun çıkacağı hafta en az oyuncular kadar o heyecanı hissetsin ve tüm sosyal ortamlarda bunu bizzat duyurmaya çalışsın. İnandığı yolda tüm ailesini de yanına katarak gece gündüz demeden gençlere ne kadar önemli olduklarını hissettirsin. Devir teslim töreninde yönetim kurulu üyelerinden birinin “Biz susmayı İzi Başkan’dan öğrendik,” sözü ise onu diğerlerinden farklı kılan bir diğer özelliğiydi. Görevi devraldığı ilk zamanlardan itibaren kendisine sunulan olumsuz tabloya, kapanan çözüm kapılarına, lokal değişikliğine hep aynı sükunet ile cevap vermeyi bildi. İzi Başkan’ın tüm bu çabası sayesinde DYD sancılarını atlattı ve artık gençlik aşısı ile birlikte emin adımlarla yeni lokalini bekliyor. Şu an DYD sanat ateşi ile tutuşan tüm gençlere müzikten, tiyatroya, dansa kadar her imkânı sağlamaya hazır duruma gelmiştir. Moris Başkan da eminim kendine has tarzı ile derneğin varoluş nedeni olan gençlerin bilincinde devraldığı bayrağı daha da ileriye götürecektir. 1977 yılında Kula Müzikali’ndeki damat rolünden bu yana DYD sahnesinin senelerce tozunu yutmuş, eski yeni herkesi iyi tanıyan bir başkan koltuğu devralmıştır. Her hafta dopdolu olan dernek, hararetle geçen toplantılar ve masaya elini vurmaya hazır başkanı ile DYD doğru hedefe gitmektedir.
Bir düşünsenize ne kadar farklı genç profili var toplumumuzda kimilerini bu gazeteden her hafta okuduğumuz? Eskisi gibi Şişli’nin ara sokaklarında ya da sinema önlerinde buluşan gençlerden değil, kimi zaman bir Rock barda adını duyurmaya çalışan ya da İstiklal’in arka sokaklarındaki bir performans merkezinde dansını, tiyatrosunu ortaya koyan yeni nesil cemaat gençlerinden söz ediyorum. Onlar çoktan dernek kapılarından çıktılar ve hiç düşünmediğiniz bir anda özgürce yarattıkları ile karşınıza çıkıyorlar. Kim bilir daha kaç Can Bonomo var içimizde de biz fark edemiyoruz? Peki, kimi zaman cemaatin dışında kalmayı tercih eden bu değerlerimizi içimize almak için ne yapıyoruz? Onları ilerlemeye çalıştıkları yollarda ne kadar takip edebiliyor, ne kadar destekliyoruz? Asıl sorun bir sonraki dönemde bizi kimin yöneteceği değil, ne kadar dışarıdaki değeri içeri alabileceğimizdir. Kimisi yeni yazacağı veya oynayacağı oyunun telaşında, kimisi yeni bir kitap çıkarmanın peşinde kimi de farklı bir mekânda sahne almanın heyecanında alışagelmediğimiz, kendini bizden daha iyi tüm topluma ifade edebilen bizim gençlerimiz. Bizim onların hızına ayak uydurmaktan ve değişmekten başka bir çaremiz yok. Hem onlara yepyeni binalar yapmanıza da gerek yok, onlar zaten kendi yollarında emin adımlarla gidiyorlar. Sadece bir arayıp “Nasılsın? Her şey yolunda mı? Biz buradayız ve seni keyifle takip ediyoruz,” diyebilmek onlara arkalarında cemaat desteği olduğunu hissettirmeye yeter. Cemaatin gençlerin dertlerinden anlayabilen, onların içinde olup onlarla birlikte çözüm arayan başkanlara ihtiyacı var. Nitekim geçen toplantıda İzi Başkanın yüzündeki mutluluk gençlerin “İzi ağabeyi” olmayı başarmanın haklı gururuydu. Dostluk tarafından geçtiğimiz yıl ortaya konan çocuk tiyatrosu örneğindeki gibi gençlik derneklerinin sanata gençlerin mekânlarında destek vermesi geleceğin değerlerinin oluşmasında katkı sağlayabilir.
Bir cemaat kurumunda başkanlık yapmak fedakârlığın, özverinin kısaca o cemaatin geleceği için gönül vermenin en uç noktası demektir. O geminin kaptanı misali gemi bir gün su almaya başlasa bile gemiyi en son terk edecek kişi olup, alınan tüm sorumlulukları asla bir karşılık beklemeden, severek yerine getirmektir. Kendisini piramidin en altına koyup “Ben başardım” yerine “Bu başarı hepimizin” diyebilen nice başkanlarla güvenli bir gelecek dileğiyle…