Tana ESKİNAZİ ALALU
Yurtdışında bir genç üniversiteyi bitiriyor. İş buluyor ve çalışma izni almaya gitmediğinden sınır dışı oluyor. Neden gitmiyor? Tarihini mi yanlış hatırlıyor, evrağını nereye koyduğunu mu hatırlamıyor. Konsolosluktan randevu mu almak için telefon etmeye mi üşeniyor. Belki patrona nasıl soracağını mı, düşünüyor? Sonuçta harekete geçmiyor ve Türkiye’ye geri dönüyor. Bu Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (Bundan sonra DEHB olarak geçecek) teşhisi almış bir gencin gerçek hikayesi.
Zamanımızda başarılı olmak için doğru şeyi, doğru zamanda ve doğru yerde yapmak gerekiyor. Bu da anlama, geçmişi ve geleceği düşünmeye zaman ayırma, ders çıkarma, sonra da harekete geçmek için planlama, önceliklendirme, organizasyon, başlama, çabayı sürdürme, duyguları idare etme, hedefi hatırlayarak dağılmadan ilerlemeyi gerektiriyor. Doğru şeyi, doğru yer ve doğru zaman da yapabilmek için, bu çok uzun bir cümlenin detaylarını teker teker yapmak gerekiyor.
Çok basit gibi görünse de durmak ve düşünmek gerekiyor. Bizi diğer canlılardan ayıran özellik de bu zaten, akıl yürütme yeteneğimiz. Ama gençken bazen bunları düşünmüyoruz, anne ve babalarımız bizi uyarıyor ancak haklı olduğumuzu düşünerek, onları ve diğerlerini dinlemiyoruz. Kendi ihtiyaçlarımızı bile göremiyoruz.
Hani bir laf var ya ‘gençler bilseydi ve yaşlılar yapabilseydi’ diye. Maalesef DEHB’si olan gençler gerçekten durumlarını kabul edemediklerinden ileriki yaşlarda anlayacakları ağır bedeller ödüyorlar.
Bazen dürtüsel olarak hareket edip arkadaşlarına kapılıp hızlı araba sürüyorlar. Bazen arkadaşlarına gezmeye giderken onları eşlik etmeyi tercih edip sınavlarına çalışmıyorlar. Sonuçta, küçük yanlış kararlar için ağır bedeller ödüyorlar.
Bazı gençler ise hipoaktif oluyor ve hiç hareket etmiyorlar. Evden bile çıkmıyorlar. Peki, bu sadece Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğundan dolayı mı böyle? Hayır, eğitim ve çevresel faktörler de bu duruma sebep olabiliyor.
Batı kültüründe ‘ben gencim, çocuğum benim için yapsınlar’ diye bir şey var. ‘Benim hiç bir şey yapmama gerek yok, onlar beni büyütecek’. Gerçekten de küçükken çocuklarımızdan pek bir şey talep etmiyoruz. Onlar da buna alışıyor. Bazen çocuğu anne büyütmediği için evdeki yardımcılar büyüttüğü için veya anne yardım ihtiyacını evdeki yardımcı kişiden, anneden veya babaanne’den talep ettiği için, çocuk annenin o ihtiyacını görmüyor. Çocuk hep verilen ama vermeyen olarak büyüyor. 1) Yardımcı olamadığı için özgüveni gelişmiyor, 2) Yardım etmesi, duruma müdahale etmesi gerektiği hissine sahip olmuyor ve ihtiyacı anlamıyor.
Biz büyükler onların yaşı gelince birden onların anlamalarını bekliyoruz. Ancak ihtiyacı kavrayamıyorlar. ‘Başkaları varken niçin onlardan yardım isteyelim ki,’ bunu anlamıyorlar.
DEHB’si olan gençler ise beyin olarak hem daha geç olgunlaştıklarından, hem de kendileri durdurup detayları düşünmeye vakit ayırmanın önemini kavrayamadıklarından gerçekten zor duruma düşüyorlar. DEHB, gençlerin yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, aşırı hareketsizlik, istekleri erteleyememe ve dikkat sorunları ile kendini gösteren bir psikiyatrik bozukluktur.
Peki bu psikiyatrik bozuklukla neden üniversite zamanı yaşamak özellikle zor. Şimdiye kadar anne baba tarafından korunmuş ve yönlendirilmiş çocuklar, artık anne ve babayı hiç dinlemiyor. Bazı çocuklar bu zamanda artık tek başına yaşamaya başlıyorlar, bazıları yurtdışında okuyor, bazılar yurtlarda veya arkadaşlarıyla evlerde kalıyor. Anne ve babanın bir yaptırımı kalmıyor?
Buralardan şöyle zorluklar çıkıyor.
Bu genç:
Nerede nasıl ders çalışacak? Hakkını nasıl arayacak? Parayı nasıl idare edecek? Okuldan sonraki hayatına kendini nasıl hazırlayacak? Bugün geçsin yarın çalışırım, şimdi internette oyun oynayayım sonra çalışırım düşüncesinden nasıl kurtulacak? Üniversitede kendini yönetmekten, iş hayatında kendini yönetmeye nasıl geçecek.
İşte sevgili anne babalar bütün zorluk burada başlıyor. Genç yardım almak istemiyor, yaptığı hataların sonuçlarını da hemen göremiyor. Dolayısı ile de algılayamıyor. Bizim anne baba olarak burada biraz sabır etmemiz gerekiyor.
Onların hata yapmalarına izin vermemiz ve sonuçlarını biraz olsa da hissetmelerini izin vermemiz gerekiyor. Sonra da yanlarında olarak ve onları eleştirmeden bizden istedikleri kadar destek vermemiz ama istemediklerinde de geriye çekilmemiz gerekiyor.
Bizim aşırı yardımımız onları bizden uzaklaştırıyor. Çünkü boğulduklarını hissediyorlar. Yardım vermek bu durumda iki ucu keskin bir bıçak gibi. Ne çok, ne az, sadece istedikleri kadar verilmeli…
Hata yapmalarına izin vermek de çok hassas bir konu. ‘Burnu sürtsün de görsün’, bu durum için uygun değil, zira gözlüğe ihtiyacı olan birine oraya buraya vursun da görmeyi öğrensin diyemezsiniz.
Tüm bu ayarlar ve onlara destek vermek için biz DEHBka ekibi de buradayız. Biz DEHB’yi biliyoruz ve yaşıyoruz. İsteyen gençlerimize yardım etmeye hazırız ve gereken psikolojik donanıma ve ekibe sahibiz.. Biz buradayız merak etmeyin… www.dehbka.com