Karınca ile ilk tanışmam çocukken ünlü Fransız yazar La Fontaine’in fablı ile oldu. Çoğumuzun bildiği yaz boyunca karınca çalışır, ağustos böceği saz çalıp keyif sürer, kış geldiğinde ise karınca sıcak evinde yiyecekleriyle kalırken ağustos böceği açlıktan ve soğuktan dolayı çok zor durumda kalır hikâyesi... Bu hikâye aslında hâlâ incelenen karınca ile insan davranışları arasındaki benzerliğinin ilk ipucu; La Fontaine’in fablı iyi günlerinde yani gençliğinde çalışıp kazanmanın bilicini dört yaşından itibaren çocuklara aşılamaya başlıyor. Bir fablın amacı ders vermek ise eğer, karınca bunu başarıyor.
Benim için ise karınca biraz uğursuz bir canlı. Nitekim çok sevdiğim bir arkadaşımın nişan davetinin ardından, evime dönüp hiç karınca bulunmayan evimin koridorunda yüzlerce karınca görünce ürkmüş, biraz soğukkanlılık ve karınca ilacının ardından sorunu kökünden çözebilmiştim. Ancak karınca baskının ardından keyifli bir yemek için arkadaşlarıma uğradığımda elim bir Sibirya kurdu tarafından ısırılmış, gecenin büyük kısmını Etfal ve Amerikan Hastanelerinde geçiriştim. Bu olayla bağdaştırdığımda karınca bana bir uğursuzluk habercisi gibi gelir.
***
Geçtiğimiz haftasonu bir arkadaşımın Bodrum’daki evinin balkonunda sohbet edip şarabımı yudumlarken, bir karınca Vedat Milor’un pazar günkü Milliyet’teki yazısını okumuş olmalı ki, iyi puan verdiği roze şaraplardan birinin içine daldı. Şarabımın içinde yüzen karınca bu sefer keyfimi kaçıramadı, insanın tatilde iken huzuru yerinde ruh hali tıkırında oluyor sanırım.
***
Tatilde keyif kaçırmak derken, geçen gülerde Radikal gazetesinde okuduğum ‘Gürültü Savaşçısı’ haberinin kahramanı Çelebi ailesini bu tatilde anlar oldum. Çeşme’de Aya Yorgi Koyundaki gece kulüplerinin sabah dörtlere kadar süren gürültüsünden aşırı rahatsız olan aile, tüm uyarılarına rağmen olumlu bir gelişme olmayınca bahçelerine büyük bir müzik sistemi kurup arabesk müzik çalarak tepkilerini göstermişti. Haberi ilk okuduğumda bu ‘dişe diş’ hareketin çevreye daha da zararlı olduğunu, sevimsiz durumun kısa sürede çözümlenmeyeceğini düşünmüştüm. Geçtiğimiz salı sabahı biten keyifli Bodrum tatilimin en keyif kaçıran yönü ise her gece sabahın 4’üne kadar 100 desibelin üstünde olduğunu tahmin ettiğim bir gürültü ile uyumaya çalışmaktı. Sabaha kadar denizde gezen bir disko katamaran, bazıları için eğlencenin yeni formatıydı ancak seslere ve ışıklara karşı duyarlı olan ben, bu gürültüde uyumaya biraz zorlandım. Üçüncü günün sonunda artık güneşin de enerjimi çekmesinin ardından uyuya kalmaya başladıysam da, Çelebi ailesiyle empati kurabildim. Umarım bu tatsız gürültü problemini kısa zamanda tamamen çözebilirler.
***
Karıncaların davranışları arasında bilimsel araştırmalara konu olan birlikte çalışmak, kolonisini koruma, bireylerin iletişimi ve problem çözme becerileri yer alıyor. Bazen karıncalardan bile geri kaldığımızı düşünüyorum insan olarak...