Bundan tam sekiz sene önce İstanbul’a ufak tefek bir adam indi. Fenerbahçe futbol takımına imza atmak için Brezilya’dan tasını tarağını toplayıp gelmişti. Sarı-Lacivertli taraftarlarda her zamanki gibi bir tebessüm, bir heyecan hakimdi ancak hiçbir taraftar birkaç sene sonra bu adamı tapma derecesinde sevebileceğini düşünmüyordu.
Dönemin Teknik Direktörü Daum bir hazırlık maçında soktu Brezilyalıyı oyuna. Top ayağına değer değmez aldı sazı eline. Her maçta yaptığı başka bir hareketle tam bir futbol dehası olduğunu gösteren bu adama, eleştiriyi seven Türk halkından cevap geç gelmedi elbet.
2004/05 sezonunda 29 gol attı; o dönemin gol kralı Zafer Biryol’dan sonra ikinci sırada yer aldı. “Bu adam koşmuyor” dediler. Bir sonraki sezon 27 tane asist yaptı. “Eh, iyi ama hızlı değil, takımı yavaşlatıyor,” denildi. Fenerbahçe’nin 100. yılında gol kralı oldu. “Biraz işimize yarıyor ama gönderilebilir çünkü koşamıyor,” denildi. 2007/08 Fenerbahçe’nin çeyrek final oynadığı sezonda takım kaptanlığına yükseldi. Ama yine de bir Usain Bolt olamadığı için eleştirildi. Bir sonraki sezon bütün takım tepe taklak olmuştu. Aragones’in liderliğinde Fenerbahçe hiçbir şey yapamadı ve tabii ki bunun hesabı yine kaptana yazıldı. Derken iki sene sonra milletin hâlâ inanamadığı bir şampiyonluk geldi. Kaptan adeta kupanın altına imzasını atmıştı. Birkaç hafta kimse yere göğe sığdıramadı ancak ondan sonra yine atasözünün dediği gibi, tarih tekerrür etti. Bizzat kendim gittiğim maçlarda duydum. “Çok yavaş adam koşamıyor. Takımı ihtiyarlaştırıyor. Gitsin!”
Brezilyalı hiçbir eleştiriye kulak asmadan takımı için oynadı. Tam bir profesyonel gibi davrandı. Efendi duruşu ve sakinliğiyle Fenerbahçe kaptanlığına en çok yakışan isim olduğunu gösterdi. Bu ‘koşmayan’ adam geldiği günden beri Fenerbahçe’yi birçok kez ipten aldı, belki de 50’den fazla maçı tek başına kazandırdı.
Sene 2012, sezon 2012/13 sezonu ve gelin görün ki burada sekizinci sezonunu geçiren, takımın en yaşlı oyuncusu olan Brezilyalı, Fenerbahçe’yi bu sezon oynadığı maçların hepsinde tek başına ipten aldı. Ha 2004 ha 2012 hiçbir şey fark etmedi. Tarih tekerrürden ibaretmiş. Demem o ki iyi futbolcu olmak için 100 metre atleti olmaya gerek yok. Çok haksızlık ediyorlar bu küçük adama. Gerek saha dışında, gerek saha içinde Fenerbahçe’nin O’na ihtiyacı var. Koşamayan, ihtiyar Alex De Souza’ya selam olsun.