2012/2013 sezonunun başlamasına bir aya yakın bir zaman kaldı ve takımlar kamplarına devam ediyor. Her yaz döneminde olduğu gibi medyada en ilgi çeken konu transferler. Gelen, giden oyuncular, değişen yönetimler ve teknik kadrolarla takımların güçlendirilmesi ve taraftarın kulübü daha çok benimsemesi hedefleniyor. Bütün bunlar devam ederken, ekonomik anlamda güçlü kulüplerin özgürlüğü ile daha kısıtlı kaynağa sahip olanların stratejisi farklı oluyor. Bu da tabii havuz gelirlerinden kombine satışlarına kadar birçok etkenden kaynaklanıyor. Örneğin, Fenerbahçe’nin yıllardır istikrarlı bir şekilde çok sayıda kombine satması, bununla beraber forma satışlarının artması hep kulübü güçlendiren etkenlerdi. Buna yeni stada geçmesiyle beraber geçen sene ve bu sene Galatasaray da katıldı. Beşiktaş da buna yönelik bir hamleyle stadını modernize ediyor.
Bu yatırımları daha önce yapanlar meyvelerini yemeye başladı. Ekonomik güç çoğu zaman sportif başarıya da yansıyor. Tıpkı İspanya liginde olduğu gibi Spor Toto Süper Lig de iki tepeli bir yapıya dönüşmeye başladı. Fenerbahçe ve Galatasaray’ın hiç olmadığı kadar domine ettiği bir sene izleyeceğimizi tahmin ediyorum. Teknik kadrodaki istikrardan transferlere kadar bu açıkça öngörülebiliyor. Trabzonspor’un son on senedeki gidişatı zaten istikrarlı. 80’lerden beri şampiyonluğa oynamaları biraz teoride kalıyor; pratikte UEFA’nın en büyük adayı şeklindeler. Beşiktaş ise son yıllarda yönetimlerin yaptığı yanlışlardan dolayı ekonomik olarak zorda ve yeniden yapılanmaya gitmek durumunda.
Üç büyüklerde bu seneki transferlere bakacak olursak, Fenerbahçe’nin giden oyuncular arasında arayabileceği tek isim Emre Belözoğlu. Dia’nin gidişinin büyük bir eksisi olacağını düşünmüyorum. Fakat Emre takımın hırçın ve yenilgiyi kabullenmeyen oyuncu eksikliğini kapatıyordu. Bu konuda Tuncay’ın gidişinden beri bir eksiklik vardı ve taraftar yıllarca takımın isteksizliğini, mücadelesini çok eleştirmişti. Emre bunu iyi doldurmuştu. Bu sene onun yaratacağı açığın bu duygu eksikliği olabileceğini düşünüyorum. Bunun dışında, Yobo’nun belirsizliği devam ediyor ve hâlâ çözülmüş değil. Egemen’in gelişi, Fenerbahçe taraftarının çok sempati duyduğu bir oyuncu olmamasına rağmen, o bölgeye katkı vereceğe benziyor. Ziegler’in yerine Hasan Ali Kaldırım’ın gelişi bir soru işareti. Dünyadaki en sıkıntılı mevkii sol bek diye düşünüyorum çünkü seçenek az. Fenerbahçe Roberto Carlos’un gelişinden beri bu sorunu çözmüştü fakat Hasan Ali’nin o bölgeyi ne kadar kapatacağı şimdilik meçhul. Mehmet Topal ise Emre’nin yerine transfer edildi. Bana göre Emre’nin iyi oyuncu olduğu kesin ama katkı yapması zor. Kuyt ise bu senenin flaş transferi. Fırsatçı bir takım oyuncusu ve doğru zamanda doğru yerde olan bir oyuncu. Fenerbahçe’nin transferinin iyi olduğu açık ama Şampiyonlar Ligi için hâlâ gelecek oyuncuları beklemek lazım diye düşünüyorum.
Galatasaray ise arka arkaya isim oyuncular transfer etti. Bunlar arasında Hamit tabii ki çok önemli. Tecrübesi ve futboluyla çok katkı sağlayacağı açık. Fakat forvet hattına yapılan transferlerin gereksiz olduğunu düşünüyorum. Zaten Baros, Elmander ve Necati gibi üç tane iyi forvet varken, buna Burak Yılmaz ve Umut Bulut’un eklenmesi bana göre fazla lüks. Şampiyonlar Ligi için bile beş ciddi forvetin doğru bir strateji olduğuna katılmıyorum. Bunlardan en az birinin yerine daha ihtiyaç olan bir bölgeye transfer yapılabilirdi. Ya da o kaynak alt yapıya yatırım olarak kullanılabilirdi. Açıkçası Umut ve Burak’ın da doğru bir karar vermediğini düşünüyorum çünkü alacakları süre onları riske düşürebilir. Bunun dışında Amrabat’in iyi bir oyuncu olduğu açık fakat gerçekten konuşulan rakamların karşılığını verebilecek mi göreceğiz. Bu transfer bana zamanında Beşiktaş’ın Tabata transferini hatırlattı. O da büyük sükse ile gelmiş ancak istenileni verememişti. Umarım Amrabat böyle sonuçlanmaz. Genel olarak Galatasaray, eğer Melo’yu da takıma katarsa tüm kulvarlara hazır görünüyor. Bunun yanında izlediği politika ile son senelerde transfer sezonlarında takımların tepkisini çekti ve çekmeye devam ediyor. Bu sene de önce Amrabat ile Kayserispor, sonra da Burak ile Trabzonspor’la gerginlik yaşandı. Bu konuda daha dikkatli olunmalı gibi duruyor.
Beşiktaş ise ekonomik sıkıntılarından dolayı flaş isimleri transfer etmektense alt yapıya önem veriyor. Buna zorunlu kalana kadar bu yatırımın yapılmaması da şu anki durumu tetikledi diye düşünüyorum. Öncelikle Samet Aybaba’nın gelişi ile teknik kadroda değişikliğe gidildi. Sonrasında da genç ve potansiyeli olan oyuncular transfer edildi. Kesinlikle takım olma olgusu anlamında geçen senelere göre daha iyi olacaklardır ve bunun da onları ilk dörde atacağını düşünüyorum ama Fenerbahçe ve Galatasaray’ı yakalayabilirler mi büyük soru işareti. Bu sene takımın, tıpkı Fenerbahçe taraftarlarının geçen sene verdiği destek gibi, Beşiktaş taraftarına ihtiyacı var. Onların takıma etkisi belirleyici olacak diye düşünüyorum.
Güzel bir sezon olacak gibi görünüyor. Spor Toto’da üst grupta daha az çekişme bekliyorum ama orta grupta iyi bir rekabet olabilir. Turkiye ligi hep devam ediyor ama Avrupa gerçekten renk katıyor. Takımlarımızın Avrupa kupalarında bahara kadar kalmaları dileğiyle…