Sosyal medya ve mutluluk…

Yazar Daniel Gulati, Harvard Business Review için yazdığı blogda, facebook’un insanları mutsuz ettiğini söylüyor. Sebebi ise sosyal medyada herkesin çok mutlu görünmesi. “Başkalarının mutluluğu bizi mutsuz etmemeli” diye düşünüyor ilk anda insan. Ancak Gulati’nin gösterdiği sebep mantıklı; “Facebook’da çok vakit geçirdiğimizde mutsuz oluyoruz çünkü bilinçaltımızda durmadan hayatlarımızı mukayese ediyoruz”. Bu açıdan pek düşünmedim ama insan psikolojisi ile ilgili okuduğumuz çoğu makalede mutsuzluğa sebep olan faktörler arasında geçmişte kalma, gelecek endişesi, kusursuzluk peşinde koşma gibi nedenlerin yanı sıra karşılaştırma yapmanın getirdiği mutsuzluktan sıkça bahsediliyor.

Köşe Yazısı
29 Ağustos 2012 Çarşamba

Yazar Daniel Gulati, Harvard Business Review için yazdığı blogda, facebook’un insanları mutsuz ettiğini söylüyor. Sebebi ise sosyal medyada herkesin çok mutlu görünmesi.  “Başkalarının mutluluğu bizi mutsuz etmemeli” diye düşünüyor ilk anda insan.  Ancak Gulati’nin gösterdiği sebep mantıklı; “Facebook’da çok vakit geçirdiğimizde mutsuz oluyoruz çünkü bilinçaltımızda durmadan hayatlarımızı mukayese ediyoruz”.  Bu açıdan pek düşünmedim ama insan psikolojisi ile ilgili okuduğumuz çoğu makalede mutsuzluğa sebep olan faktörler arasında geçmişte kalma, gelecek endişesi, kusursuzluk peşinde koşma gibi nedenlerin yanı sıra karşılaştırma yapmanın getirdiği mutsuzluktan sıkça bahsediliyor. 

Gulati mutsuzluğa sebep olduğunu söylediği facebook’dan tamamen kopmayı önermiyor, fakat haftada bir gün facebook kullanmamaya kendimizi alıştırmamızı tavsiye ediyor.  Kendimi ve çevremdeki çoğu insanı düşünüyorum; her gün her anlarını ‘belgelemeye’ alışık küçük bir kitle var, bu kişiler belki günde en az bir saatlerini sosyal medyada geçiriyorlar.  Bir de her gün arkadaşlarının doğum günlerini kutlamak, resimlere bakıp olan bitenden haberdar olmak için facebook veya twitter’a giren, ancak “çok bakmadıklarını” iddia eden bir kesim var.  Her gün 20 dakikalarını harcasalar ayda ortalama 600, yılda 7200 dakika yani 120 saat ediyor.   Başkalarının hayatını takip etmek için harcanan 120 saat.  Ben de dâhil olmak üzere Gulati’nin önerisini denemekte fayda var, haftada bir gün facebook kullanmadan yaşandığında ve 20 dakika hesabı kullanıldığında 17,3 saat sanal hayattan tasarruf ediliyor, bir anlamda gerçek hayata da bu dakikalar hediye ediliyor. 

***

New York Times Gazetesi yazarlarından Jenna Wortham da 25 Ağustos tarihli yazısında benzer bir konuya parmak basıyor. Turn off the phone (and tension) – Telefonu ve gerilimi kapat- adlı makalesinde bir arkadaşıyla günü geçirmek üzere gittiği bir havuzda cep telefonlarının yasak olmasını anlamasıyla başlarda bir endişe yaşadığını, geçirdiği bu güzel tatil gününün anılarını sosyal medyada paylaşmaktan mahrum hissettiğini anlatıyor.  Yazının ilerleyen bölümlerinde endişesinin geçtiğini anlatırken, sanal bir bağlantısı yokken anı yaşamanın hissettirdiği duyguyu büyük bir buluş gibi aksettirirken, telefonuna onun kadar bağlı olmayan insanlara bu kısmın saçma gelebileceğini kabul ediyor.  Wortham’a göre de hayatımızı sosyal medyadaki insanların hayatıyla kıyaslamak, bizde gerilim yaratıyor. 

Telefona bağımlılık konusunda kendimden örnek vermek gerekirse ben yazın başında bir gün, hem de hafta içi bir gün yıllardan beri ilk defa cep telefonumu evde unuttum.  Günün başında içimde bir sıkıntı yarattıysa da akşam yaklaşık 19:00’a kadar telefonsuz yaşayabildim.  Nitekim her bulunduğumuz yerde başka bir telefona erişimimiz var.  Bir iş günü olduğundan olsa gerek, telefonsuz kalma bana ‘anı yaşama’ huzuru veremedi ama iPhonesuz da gün geçiyor.  Konu önemliyse ve/veya sizinle konuşmak istiyorlarsa zaten insanlar sizi tekrar arayıp buluyor.  Galiba en güzeli telefona dilediğimiz an ulaşabilmek ve sosyal medyada neleri yayınlayacağımız konusunda biraz daha seçici olmak…