Ekmek teknemiz teeee Tekirdağ’da. Her gün gidip gelirim onca yolu, şikâyetçi değilim ama uzun mesafeye bir de İstanbul’un, ne yapacağı belli olmayan kaprisli trafiği eklenince sefadan çok cefa oldu. Artık hafta arası adaya gitmiyorum. Bu yüzden cuma günlerinin gelmesini iple çekiyorum. Aileme, evime, bahçeme ve her şeyden önemlisi beni sonsuz seven köpeğimiz Ti-mon’a kavuşacağım için. Tabi tatil olması da cabası. Geçenlerde sebeb-i hayatımla konuşuyoruz; bir şeyler istiyor benden, “Cuma günü adaya gelirken getiririm,” diyorum; “Bu cuma adada değiliz,” diyor. Bu konularda ekstra layt olduğumu ifade etmiştim ama cuma akşamı dendiğinde, eşlerin en iyisinin çabaları sayesinde, çoluk çocuk birlikte yediğimiz bir ‘şabat’ yemeğini kaçırmayı sevmem. Günümüz hayatında söyle bir an için durup düşündüğünüzde, aslında çekirdek ailenin bile ne kadar az bir araya gelip sohbet ettiği ortada. Hele eşim için dokunulmaz bir tabudur cuma buluşmaları. Onun için bi acaibime gitti. “Babanlar ile yemeyecek miyiz,” dedim. “Babamlar evde değil hatta belki de İstanbul dışında olacaklar,” dedi. İçimden bunun pek mümkün olamayacağını düşündüm. Kayın ailemin de ‘şabat’ yemeklerini benim gördüğüm son otuz yıldır kaçırmayacaklarını bildiğimden ‘tuhaf’ geldi bana İstanbul dışında olmaları, nereye gidiyorlardı ki acaba? “Peki çocuklar?” dedim. “Mordehay gelmiş, ona sürpriz hoş geldin partisi yapacaklar, kızımız yok, oğlumuz da Büyükada’ya arkadaşlarına gidiyormuş. “Kaldık baş başa,” dedi sebeb-i hayatım ve devam etti; “Ben de düşündüm ki; İstanbul’daki arkadaşlar ile bir şeyler yaparız.” İçimden düşündüm: “Bilirler cuma akşamı ayrı kalmayı sevmediğimi, zaten adam gibi görüştüğümüz yok, herkes bir yana dağıldı. Yok Mordehay, yok Büyükada, kayınpeder nereye gidiyo ki acaba, tuhaf bir durum.” Bir anlam veremedim ama eşime cevap verdim, “Tamam o zaman İstanbul’da kalırız zaten herkes Mavi’ye gidiyor bir gece öncesinden arkadaşlar ile oluruz.” Hafta arası bazıları arıyor, ben gelemiyorum, falan işim var, cumartesine bir şey yapacaksanız beraber olalım ve de görüşemezsek “epi bördey.” Yahu arkadaş iyice kıllanmaya başladım. Nereye gidiyoruz ki cuma? Ben bir şey için söz verdim de haberim mi yok! Sen nereye gelmiyorsun? Bir yere mi gidiceğiz ki? Cumartesi de zaten kimse yok… Bazılarını ben arıyorum; “Bir yere mi gidiliyor, sen geliyor musun?” diye aldığım cevap; “Ben bu cuma anneme gideceğim ama zaten bana haber veren de olmadı…” Maytap mı geçiyor bunlar benle? Ben onlar için adaya gitmemişim, yok işi varmış, yok anasına gidecekmiş. Bozulmak ile anlamsızlık arasında bir yerlerdeyim… Amaaan nereye giderseniz gidin be, çok meraklıydım. Ben de Ada’ya giderim. Çocuklarımın annesine anlatıyorum; “Dadlum, onun işi varmış, bu valiz yapacakmış, falan annesine gidecekmiş, biz kiminle olacaz ki, en iyisi adaya gidelim,” diyorum, “Olmaaaz” diyor sevgili eşim. “Herkes Mavi öncesi basit bir yemeğe gidecek, biz de gidiyoruz valla çok ayıp olur,” diyor. Kim bu herkes, bir anlasam, evin reisi ve karar mercii olarak “tamam diyorum kalıyoruz,” gelmeyenlere ayıp olmasın.
Bu arada, size ufak bir not: Birkaç gün sonrası; cumartesi doğum günüm, 14 Temmuz. Yüksek frankofon bilgime göre ‘katorz jüe’ önemli bir gün; en azından ben doğmuşum… Geleceği gören biri olarak, birkaç sene öncesinden eşime rezervasyon yapmıştım, yaş gününde ada bahçesinde “sürpriz parti isterim” diye… O da ‘o zamanlar’ kabul etmiş, “madem öyle istiyorsun, öyle olsun” diye. Ama görünürde hiçbir hazırlık yok. Hem zaten adada sürpriz parti olacak ise neden İstanbul’a gitmeye beni zorlasın ki? Zaten bizim klan üyeleri de cumartesi Mavi’ye gidiyorlar. Biz? Biz bu sene bu sene gidemiyoruz... Malum, iş, güç. Klanın geri kalan üyelerinin uçak biletleri filan düzmece değil ise cumartesi bahçede sürpriz filan olması zaten mümkün değil. Herhalde birkaç hafta sonrasında yapılacak, eşlerin en iyisinin kaçarı yok, hatırlatıyorum; “bekliyorum” yani sürprizimi diye. Cevaplıyor “Tamam tamam bakarız.” Sebeb-i hayatım bir şeye “bakarız” demez, kararlıdır; “evet-hayır” der. Benim iki senedir beklediğim sürpriz partiye “bakarız” tuhaf…
Ya ben gereksiz bir beklenti içindeyim, ya da herkes benim doğum günümü unuttu… Yok yaaa unutmamışlardır, unutmamışlardır, eminim, herhalde, kesin, büyük bir ihtimalle, acaba? …
Durumu anlayana kadar, sevgiyle kalın…