İnsan haklarının, fırsat eşitliğinin ve en önemlisi özgürlüğün gereği olarak demokratik sistemleri gönülden desteklesem de uygulanış şekli itibariyle her geçen gün demokrasinin, özellikle ileri ülke demokrasilerinin dünyayı daha da çok gerilettiğine ve tehdit ettiğine inanır oldum.
Oy kaygısıyla hareket eden politikacılar yapılması gerekenleri yapmayarak insanlığın geleceğini tehlikeye atıyorlar.
Özellikle sermayenin ve egemen güçlerin oy verenleri yanlış yönlendirerek, gereken önemli bilgileri kamuoyundan saklayarak veya çarpıtarak oyların yanlış yerlere gitmesine sebep oldukları artık bir sır değil.
Her dört senede bir dünya ABD’deki başkanlık seçimlerine odaklanır ve alınması gereken kararlar alınmadığı gibi genellikle ertelenir.
ABD Başkanı oy kaygısıyla gereken müdahaleleri yapmaz ve gereksiz para dağıtır. Devleti yöneten kurumlar sanıldığı kadar veya olması gerektiği kadar özerk ve özgür değildir.
ABD Başkanı sadece kendi ülkesini değil tüm dünyada alınması gereken kararları etkileyecek güçtedir.
Diğer yandan ABD halkının yarısı sandığa gitmez, gidenlerin birçoğu da neye neden oy verdiklerini anlayacak kadar bilinçli ve bilgili değildir.
Avrupa’da durum ABD’deki kadar içler acısı olmasa bile güzel günlerde can ciğer kuzu sarması olan Milletler Topluluğu kötü günlerde çil yavrusu gibi kaçışır.
Politikacılar dut yemiş bülbüle dönerler. Sistem çökmektedir ama her ülkenin seçilmiş lideri kendi seçmeninin vereceği oyların endişesindedir.
Yapılması gerekenler değil seçmenin hoşuna giden yapılır.
Şu an dünya tam bu durumdadır. ABD, İsrail’in İran’a olası müdahalesini durdurmaktadır. İran hızla nükleer silaha koşarken ABD ve İsrail olan biteni seyretmektedir. Öte yandan seçim öncesi bir ekonomik paketten bahsedilmektedir. Bu oy satın almak değilse nedir?
Öte yandan demokrasi bekçisi ABD, Suriye konusunda hiçbir şey yapmamaktadır. Suriye’de her gün insanlar katledilmektedir. Suriye’de olanlar Libya’da olanlara kıyas dahi kabul etmez. Ancak Suriye’ye müdahale edilmez. Aslında kısaca durum şudur: Yaşadığı toprağın altında değerli bir şeyler yoksa üstündeki halkın demokrasiye falan da ihtiyacı yoktur. Kurtarılmaya da değmez.
Bu arada İran halkının özellikle kadınlarının kurtarılmaya ihtiyacı vardır. Kadınların eğitilmesini engelleyen, kadınları ikinci plana itmeye çalışan bir yönetim vardır. İran’da yeni kabul edilen bir yasayla kadınların mühendis olması engellenmektedir. Kendi bireyleri arasında kadınla erkeği bu kadar bariz bir şekilde ayıran bir yönetimle anlaşmak uzlaşmak ne kadar mümkündür acaba?
Avrupa ise siyasi basiretsizlikten dolayı gereken ekonomik tedbirleri almakta her geçen gün gecikmektedir. Durum savaş öncesini aratmamaktadır.
Mevcut şekliyle demokrasi her geçen gün daha az bireye ve her geçen gün daha fazla sermayeye hizmet etmektedir.