Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisinde Yrd. Doç. Dr. Süleyman Sayar tarafından ‘Tarihi ve Sosyal-Psikolojik Bir Yaklaşım-Yahudi Karakteri’ başlığı altında 2000 yılında kaleme alınan ve Roni Margulies’in ‘Taraf Gazetesi’ndeki köşe yazısı sonrasında yoğun tepkilere hedef olan makale halen derginin web sitesinde yerini koruyor.
2005 yılında Şalom Gazetesinde yayımlanan ‘Kimliklerdeki Din İbaresi’ başlıklı yazımda bir anımı aktarmıştım:
Yıl 1971, 12 Mart sonrası, Tuzla Piyade Okulundayım. İsmim tamam da soyadım kafaları karıştırıyor; ‘Barakaş’ oluyor, ‘Karakaş’ oluyor. Tabi diplomaların hazırlanacağı gün ‘gerçek’ ortaya çıkıyor. Kalemde görev yapan yedek subay adaylarından biri kimliğimi görüyor ve bana, “iyi yutturdun ha…” diye yarı kinayeli bir eda ile sitem ediyor.
Günümüzde bu algı değişti mi? En azından yakında vatani görevini bitiren bir dostumdan bu yönde bir tedirginlik yaşamadığını, özellikle, “nerelisin, menşein neresi, hiç köklerini araştırdın mı?” gibi belli bir meraktan kaynaklanan sorular ile karşılaştığını, ancak bir defasında görevli bir meslektaşının; “ (…) kurumunun başına da bir İsrailli getirilir mi?” yönündeki sorusuna, “O, İsrailli değil Türk vatandaşı bir Yahudidir herhalde” şeklinde yanıt verdiğini belirtti.
Yabancı/Yahudi/İsrailli yönündeki yanlış algılama kasıtlı veya bilgi noksanlığından kaynaklanıyor olabilir.
Açıkçası halk dilinde ‘memleketin neresi?’ şeklinde ifadesini bulan etnisite meseleleri bazen benim de ilgimi çeker. Çoğu zaman sormaz mıyız; “Çanakkaleli misin? Yok, sen değil ailen tabi veya Barokas’lar Çorluludur, ama Tekirdağlısı da var.” gibisinden…
Apartmanımıza yeni bir kat maliki taşındı, ismi Edi. Bende bir merak! 15 yıl Yahudilerin yanında çalıştığını söyleyen ve 10 yıldır tanıdığım garaj görevlisine sordum; “Kimlerdendir” diye. Yok, çok kibar ama sizden değil” dedi ve ekledi; “zaten sen de sizinkilere hiç benzemiyorsun. Biri Yakup Beye bir laf etse karşısında beni bulur.” İlkin aklıma 6-7 Eylül olayları geldi. Pek çok Müslüman Türk vatandaşı siper olup Yahudileri korumamışlar mıydı?
Ama yine de bir süre dona kaldım. Bizimkilere benzemediğime sevineyim mi, üzüleyim mi? Ortaçağda ‘bizimkilerin’ kuyruklu olduğu gibi bir inanç vardı, peki günümüzde?
Roni Margulies’in gazetemizin 15 Ağustos 2012 tarihli ‘Ağa takılanlar’ köşesinde de yer alan yazısında belirttiği üzere Yrd.Doç. Dr. Süleyman Sayar gibi kişilere göre; “Yahudi ketumdur, sır vermez. Kurnaz ve hilekârdır (…) Gürültücü, yaygaracı ve telaşlıdır. Adsız kalmaya, sinsi davranmaya özen gösterir.”
Anlaşılan yeni bilimsel ırkçı yaklaşım artık dış görünüşte farklılıklar aramak ve Yahudi’yi şeytanlaştırmak yerine karakterinden kaynaklandığı ileri sürülen özelliklere odaklanıyor.
Yazıyı kaleme alırken Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nin web sayfasına girdim, yardımcı doçentimizin makalesi hala yerinde mi diye. Tümünü okumaya sabrım yetmedi, ancak sadece bir cümlesi bile kendimi kötü hissettirmeye yetti; “Irkçı bir yapıyı yansıtan Yahudi öğretilerinin tamamına ‘Tora’ adı verilir.” (Sayı 9, cilt 9, 2000)
Çiçek Tahaoğlu Uludağ Üniversitesi Dekan Yardımcısı Doç. Dr. Recep Cici’ye makalenin hala siteden kaldırılmadığını belirtmesi üzerine şu yanıtı almış: "Makalenin tümünü belki gözden geçirmek gerekiyor. Bu konuda Taraf’ta çıkan yazıdan da haberimiz var. Ona göre değerlendiriyoruz. Benim bu konuda özel bir görüşüm yok. Bir açıklama olmayacak.” (Bianet.org).
Demek makalenin kaleme alınmasından bugüne geçen 12 yıl zarfında değişen pek bir şey olmamış. Yazık!
“Vatandaş Türkçe konuş,” dediler, konuştuk, öl dediler öldük, sev dediler, vatanımız burası nasıl sevmeyiz dedik. Dinimize hakaret eden bir makaleyi sitesinden kaldıramıyorsak işimiz zor demek.
Teminatımız; "Benim liderliğimde Türkiye’deki Yahudi topluluğu güvence altındadır, korumam altındadır. Biz onları kardeşimiz olarak görüyoruz" diyen Başbakanımız.