Bir insan hayatı boyunca ne ister?.. Sağlık, aşk, huzur, neşe, para ve daha nicesi... Hepsine sahip olduktan sonra neye gözünü diker?.. Geride bıraktığı yaşamının güzel sözlerle anılmasını, adından gururla bahsedilmesini... Bir tiyatrocu, bir şarkıcı, bir aktris veya bir sporcu; alkışa da ihtiyaç duyar... Ortaya koyduğu performans nedeniyle olumlu sözcükler işitmeyi, yapıcı eleştirilerle kendini daha çok geliştirebilmeyi, takdir edilmeyi ister... Ölmeden önce bir sahneye ya da bir tesise adının verilmesi tarif edilmez bir gurur kaynağı olur. Heykelinin dikilmesi ise sanırım; bir insanın hayattayken yaşayabileceği en büyük onurdur...
Fenerbahçe kaptanı Alex de Souza, bir insanın hayatı boyunca tadabileceği en büyük onura geçtiğimiz hafta nail oldu... Doğduğu şehirden kilometrelerce uzakta, farklı bir ülkede, farklı kültürdeki insanların hayranlığını kazanıp, adını sekiz yıl boyunca top koşturduğu kulübün tarihine altın harflerle yazdırdı. Dokuzuncu yılında da takımıyla mutluluğun ve hüznün doruğunu yaşadığı stadın 400 metre yakınına bir heykeli dikildi... Eşi, üç çocuğu ve kendisini bağrına basan yüzlerce taraftarın önünde en büyük onura layık görüldü... Alex, kendisini Lefter Küçükandonyadis heykelinin yanına taşıma şerefini gösteren herkese teşekkürlerini sunarken, duygularına hakim olamayıp gözyaşlarını tutamadı...
Heykelinin açılmasından birkaç gün önce Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım, Alex’in kulüp için bir efsane olmadığını dile getirdi... Alex heykelinin açılış törenine katılma ihtimalini, ‘O gün daha önemli bir işim çıkarsa gitmeyebilirim’ ifadeleriyle değerlendiren Yıldırım; bir Cumartesi günü 14.00-15.00 sularında yapılan törene bahane göstererek iştirak etmedi... Dokuz sene boyunca kendisiyle beraber Fenerbahçe’yi de zirveye çıkaran, tek başına değil ama kaptanlığını yaptığı takımıyla Fenerbahçe Başkanının yıllarca o koltukta daha güvenle oturmasını sağlayan, kazandırdığı başarılarla Sarı-Lacivertlilere birçok yeni taraftar kazandıran, etrafımda dahî birçok yeni doğan bebeğe adını verdirecek kadar nev-i şahsına münhasır bir adam olan Alex’in hayatı boyunca yaşayabileceği en büyük onurlandırma töreninde yanında olmadı...
Bir çocuk, hiçbir zaman kendine bir yöneticiyi idol olarak seçmez, sporcuyu idol beller... Kariyerine dönüp baktığında kendi zirvesini görmüş bir sporcu da kendi namına bir idoldür, efsanedir... Kimsenin ona efsane yakıştırmasında bulunup bulunmamasına gerek yoktur. Mevzubahis Alex ise, o zaten bir efsanedir...