Kâbus…

Köşe Yazısı
28 Eylül 2012 Cuma

Hiç aynı kâbusu birkaç kere gördüğünüz oldu mu?  Ben son zamanlarda birkaç kere rüyamda köpeğimin kaybolduğunu  gördüm.  Bir filmin yıllar sonra değişik versiyonlarının çekilmesi gibi bu kâbusun da değişik versiyonları var; köpeğim Coco’nun evden kaçıp kaybolması – ki bir apartman dairesinde oldukça zor- , eve hırsızın girip bir şey çalmadan çıkması fakat köpeği kaçırması gibi. Neyse ki çok kötü bir rüya gördüğümde çok saçma bulup kendimi uyandırabiliyorum.  Ancak uyandığımda kendimi ekspresyonist ressam Edvard Munch’un “Çığlık” tablosundaki adam gibi hissediyorum; korku, kaygı ve umutsuzluk hissi birkaç dakika daha devam ediyor.  

***

Çok sık kâbus görmediğim, daha doğrusu rüyalarımı pek hatırlamadığım için şanslıyım.  Tübitak Bilim ve Teknik Dergisi’nin psikoloji köşesinde okuduğum bir makalede rüyalardan “duygu termostatları” olarak bahsediliyor.  Psikolog Ross Levin’in araştırmasına göre kötü rüyalar bizi stres seviyemizin yükselişi karşısında uyarıyor.  Levin aynı kâbusu görme konusunda ise travma sonrası stres ya da endişe gibi psikolojik rahatsızlıklara değiniyor.  Köpeğimle ilgili rüya herhalde endişe sınıfına giriyor çünkü sevdiklerimi kaybetmek en büyük korkularımdan biri ve köpeğim de buna dahil. 

Harvardlı psikolog Deirdre Barret 1996 yılında yayınladığı Travma ve Rüyalar adlı kitabında kâbuslara alternatif bir son bulma yönteminden bahsediyor.  Kâbus gören kişi bu kötü rüyası için farklı bir son yaratıyor.  İstediği sonu yaratan kişi bu düşüncesini yatağa girmeden de tekrarlıyor.  Bu yöntem kişilerin aynı kâbusu görmesini azaltırken uykusuzluğa da iyi gelmiş.  Keşke gerçek hayatta da bize acı veren, üzen olaylara alternatif sonlar yazabilsek diye düşündüm bir an.  Hastalıklara, ölümlere, kavgalara, iş stresine, kaygılara…

***

Sadece insanlar değil, kanımca köpekler de kâbus görebiliyor.  En azından benim köpeğimin gördüğünü düşünüyorum.  Birkaç kere sıkıntılı sesler çıkardığında onu hemen uyandırdım ve okşadım.  Özellikle evcil köpekler çok duygusal hayvanlar olduğu için endişeleri, korkuları bilinçaltına yerleşebilir diye düşünüyorum.  Tabii bu düşüncem doğru mudur bilemem ama kâbus görüyorlarsa güzel rüyalar da görüyordur can dostlarımız. 

Stres ve üzüntüsüz bir hayat mümkün olmasa da, yapılması gereken galiba en azından stressiz bir biçimde yatağa girmek. Üniversitede psikolojiden aldığım bir iki psikoloji ye giriş dersi ve ilgimi çeken makaleleri okumak dışında pek anlamam ancak anladığım bir şey var ki galiba gerçek hayattaki sıkıntılarımızı, endişelerimizi biz unutmak ya da bastırmak istesek de, bilinçaltımız unutmuyor…