Enerjimizi şu ana verdiğimizde içimizdeki en güçlü potansiyeli ortaya çıkartırız. İŞTE O GÜÇ GEÇMİŞİN VE GELECEĞİN MİMARIDIR…
Zihnin oyunudur bizi sürekli geçmişe ya da geleceğe götürmek…
Ya geçmişi düşünüp keşkeler, pişmanlıklarla yaşam ateşimizi öldürürüz;
Ya da gelecek korkuları, endişeleri, telaşlarıyla nefesimizi daraltırız…
Oysaki gerçek olan tek an vardır… O da ŞİMDİ‘dir…
Elimizde olan, değiştirebileceğimiz, elimizden geleni yapabileceğimiz tek an’dır ŞİMDİ…
Geçmişi de geleceği de şifalandırabileceğimiz tek an’dır ŞİMDİ…
Geçmiş yaşanmıştır, bitmiştir ona yapılacak bir şey yoktur;
Gelecek ise henüz gelmemiştir; onu kuruntularla hayal etmenin bir anlamı yoktur…
Var olan ise ŞİMDİ’dir… Fakat biz onu geçmiş ve gelecekte yaşayarak görmeyiz bile…
Kendimizi bütün benliğimizle şimdiye odakladığımızda, elimizde var olan içinde en iyiyi yapmaya çalıştığımızda, geçmişe ve geleceğe gitmeden mucizeler yaratırız.
Enerjimizi şu ana verdiğimizde içimizdeki en güçlü potansiyeli ortaya çıkartırız.
İŞTE O GÜÇ GEÇMİŞİN VE GELECEĞİN MİMARIDIR…
Çoğu insan bu ara kendini kıstırılmış hissediyor. İçinden çıkılamayacak bir durumda olduğunu hissediyor.
Bunun nedeni kendine şu an sunulanı inkâr etmesiyle oluyor.
Şu an var olanı reddettikçe, onu görmemeye, ondan kaçmaya çalıştıkça aslında o gücü daha da büyütüyor.
Önce görmek lazım; bakmak lazım bana sunulan nedir şu an da diye…
Sonra ondan kaçmak yerine onu kabullenmek lazım…
Onu kabullenince ‘şimdi ben burada neler yapabilirim’e bakmak lazım…
“Elimden gelenin en iyisi nedir bu olayda?”diye sormak lazım…
Ve elimizden gelenin en iyisini yapmak lazım…
Gerisini her zaman bizimle olan, bizim için iyi olacak olanı bizden daha çok bilen ve isteyen güce bırakmak lazım…
İnanmak lazım… Her ektiğimiz tohumun yeşereceğine, büyüyeceğine ve sonunda meyvasını vereceğine…
Vazgeçmemek lazım… Ne istediğimizi hiç unutmadan ve ona doğru ne olursa olsun yürüdüğümüze olan güvenle…
Korksak da hareket etmek lazım… Küçük-büyük, önemli- önemsiz diye yargılamadan…
Her bir adımın bizi daha da çok istediğimize yaklaştıracağının bilinciyle… Her hareketimizin evren tarafından alkışlandığını bilerek…
Korunduğumuzu, yalnız olmadığımızı hissederek şükretmek lazım…
Yerlerde sürünsek bile enerjimizi yükseltmenin yollarını aramak, bize neyin keyif verdiğini bulmak ve uygulamak lazım…
Hedefin değil, sürecin keyifli olduğunu unutmamak lazım…
İstediğimize ulaştığımız anda hevesimizin geçip yerine başka istekler koyacağımızı hatırlamak lazım…
Bütün bu yaşananların aslında kendimizi daha iyi tanımak, gücümüzü bulmak için oluşturduğumuz oyunlar olduğunu bilmek lazım…
Hepimiz gelip geçeceğiz bu dünyadan bir gün… O zaman bu kadar sıkılmak, üzülmek, kahrolmak niye?
Biz kendimizi var etmez isek bu dünyada bir parçanın eksik olacağını bilerek kendimizi var etmeyi çok önemsemek lazım… Ancak kendi meselelerimizin dünyanın en önemli meseleleri olduğu yanılgısından çıkmak lazım…
Kendi dünyamızın dışına bakıp orada neler olduğunu görmek lazım… O zaman kendimizi dünyanın merkezine oturtmaktan, en önemli sorun benim sorunumdan kurtarabiliriz.
Ve paylaşmak lazım… Sevgimizi, ilgimizi, paramızı, desteğimizi, zamanımızı başkalarıyla … O zaman kendi acımızı hafifletebiliriz…
Şu an bu kadar önemli gözüken bu sorunun 6 ay, 1 yıl,3 yıl,10 yıl sonra bir anı olarak kalacağını hatırlatmalıyız kendimize…
Tutkuyla yaşamalıyız hayatı… İçinden geçerken istediklerimizi gerçekleştirebileceğimiz, güzellikleri görebileceğimiz, iz bırakabileceğimiz, kendimize yolculuğumuz olarak görebilmeliyiz…
Tutkuyla sevmeliyiz… Severken içimizin titremesini hissederek… Tüm acıların sevgiyle şifa bulduğunu deneyimleyerek…
Ve bilmeliyiz… Bu hayat bize bizim seçtiğimiz bir hediye… Koşarak geldik bu dünyaya şimdiki hayatlarımızı yaşamak için… Hediyesini görmeliyiz… BİR’lik olmalıyız…
Artık zamanı gelmedi mi sizce de? Nefes almanın, hayatı hediyeleriyle beraber yaşamanın, kabul göstermenin, var olana şükretmenin, mucize olduğumuzun farkına varmanın, keyif ve tutkuyla yaşamanın, şu hayatın hakkını vermenin...
Biliyorum bu defa olacak… İnanıyorum, hayal ediyorum ve hareket ediyorum böyle bir dünya için…