Bilgisayarların olmadığı bir çağda büyüklerimizin okudukları güzel sözleri küçük bir defterciğe not etme alışkanlığı oldukça eskilerde kaldı. Paulo Coelho’nun ‘Akra’da Bulunan Elyazması’ adlı son kitabının her satırı aklımızın bir köşesinde korunabilecek, yol gösterici bir öğreti tadında.
Kısa bir süre önce, saygı duyduğum, seksenli yaşların üstünde olan muhterem bir zat beni telefonla aradı ve derlediği bazı güzel deyimlerin ve bir şiirin gazetemizde yayımlanmasını istedi.
En uygun lisanda artık gazetelerde bu tür yazılara yer verilmediğini açıklamaya çalıştım,“ben yine göndereyim, bir bakarsınız” deyince; “tabi ki, yazı kuruluna sunarım” yanıtını verdim.
Yanılmıyorsam uzunca bir süre önce gazetemiz, rahmetli Eli Perahya’nın güzel sözlerden oluşan seçkilerine yer verirdi. Şalom’un eki olarak Judeo-Espanyol lisanında yayımlanan El Amaneser de ara sıra ‘Proverbos ve Diças’lara yer ayırmakta.
Klara Perahya, Suzi De Toledo, Suzi Danon ve Fani Ender’in birlikte hazırladıkları, 1994 yılında Gözlem Gazetecilik tarafından baskısı gerçekleştirilen ‘Erensya Sefaradi’ yok olma sürecinde olan bir dili, bir kültürün kalıntılarını kurtarma çabalarının bir ürünüydü. Sefarad kültür mirasının en büyük zenginliklerinden biri olan atasözleri ve deyimler, yüzyılların biriktirdiği yaşam deneyimleri ve bilgelikle yoğrulmuştur.
Bilgisayarların olmadığı bir çağda büyüklerimizin okudukları güzel sözleri küçük bir defterciğe not etme alışkanlığı oldukça eskilerde kaldı. Şimdilerde ise aynı tadı vermese de kimi zaman Facebook’ta bu türden alıntılara rastlıyorum.
Tarih 14 Temmuz 1099. Kudüs’te Müslümanlar, Mescid-i Aksa’da toplanıyor, Yahudiler, askerlerini Mihrab-ı Davud’da bir araya getiriyor; birçok mahalleye yayılmış olan Hıristiyanlar ise kentin güney kısmını savunmakla yükümlüler. Haçlı diye adlandırılan işgalciler ise çok güçlü.
Kıpti, Kudüs şehri meydanında toplanan kalabalığa; “yarın bize neler olacağını kimse bilemez, çünkü her günün iyisi ve kötüsü aynı gün içinde olup biter” diyerek seslendi.
Yukarıdaki tarih diliminde Kıpti’nin dile getirdiği ‘bilge söz’ Coelho’nun son kitabından. ‘Simyacı’ ile dünya çapında üne erişen, kitapları 155 ülkede, 66 dile çevrilen Paulo Coelho’nun Türkiye’de yeni yayımlanan ve Joelle Pinto’nun geçen haftaki köşe yazısında; “bildiğimiz, okuduğumuz, ama zaman zaman tekrar hatırlatılması gereken bir kişisel gelişim kitabı tadındaki” sözleriyle değindiği ‘Akra’da Bulunan Elyazması’ından, bazı bölümleri paylaşmak istiyorum:
“Kış, bütün yıla egemen olmak için mücadele etse de sonunda çiçekler açan ve neşe saçan ilkbaharın zaferini kabullenmeye mecburdur.”
En umutsuz dönemlerden sonra aydınlık günlerin geleceği, güçlükleri sabırla atlatmasını bilenlerin er geç başarıya ulaşacakları daha etkin bir şekilde ifade edilebilir miydi?
“Yenilgiyi asla tatmayanlar, mutlu ve üstün görünür, elde etmek için en ufak bir çaba göstermedikleri bir hakikatin efendisi zannederler kendilerini. Daima güçlünün yanındadırlar. Aslanın geride bıraktıklarından beslenen sırtlanlar gibidirler.”
Çevremize bir göz gezdirelim, güçsüzün yanında kaç kişi görürsünüz? Kaçımız, bile bile yenileceği bir savaşa girmeyi göze alır, ezenden değil ezilenden yana tavır kor? Kaçımız gagasında taşıdığı su ile yangını söndürmeye çalışan kuş misali doğru bildiği gerçekleri bağırmaktan sakınmaz?
Kıpti, savaşa katılamayacak olan bir gencin “hiçbir işe yaramıyorum” yakınmasına şöyle yanıt verir:
“Herhangi bir kır çiçeğine sorunuz: ‘Kendine benzer çiçekleri çoğaltmaktan başka bir şey yapmıyorken kendini yararsız hissettiğin olmuyor mu?’
Şöyle cevap verecektir: ‘Ben güzel bir çiçeğim, güzelliğin kendisi benim yaşama amacım.’
Daima yaşamayı arzuladığın şeyleri yaşa. Başkalarını eleştirmekten kaçın ve düşüncelerine odaklan. Sen bunun pek önemli olmadığını düşünebilirsin. Ama her şeyi gören Tanrı, senin örnek olman sayesinde dünyanın daha iyi bir yere dönüştüğünü bilir ve seni her gün, birbirinden bereketli nimetlerle ödüllendirir.”
Basit ama derin bir felsefenin ürünü olan bu öğretileri sadece ara sıra hatırlamakla yetinmeyip, güncel yaşantımızda etkin kıldığımızda iç huzura kavuşacağımıza ve dünyanın hem kendimiz hem de başkaları için daha yaşanası bir hale dönüşeceğine inanıyorum.