Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon geçtiğimiz günlerde Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini kast ederek “(Barış) kapı(sı) yakın bir gelecekte bütünlük kapanabilir” şeklinde bir beyanatta bulundu. Bu yerleşimler konusu esasen İsrail – Filistin barış görüşmelerinin tam ortasında sallanan ve her iki tarafa da sıkıntı veren talihiz bir konu...
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon geçtiğimiz günlerde Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerini kast ederek “(Barış) kapı(sı) yakın bir gelecekte bütünlük kapanabilir” şeklinde bir beyanatta bulundu. Bu yerleşimler konusu esasen İsrail – Filistin barış görüşmelerinin tam ortasında sallanan ve her iki tarafa da sıkıntı veren talihiz bir konu...
İsrail Hükümetinin bir süreliğine dondurduğu yeni yerleşimlerin inşasına bir sene kadar önce tekrar yeşil ışık yakması, daha da ötesi Yeşil Hattın ötesine göçü teşvik edici uygulamalar yapması, burada yaşayan yerleşimcilerle Filistinliler arasındaki havanın giderek gerginleşmesine ve çatışma olasılığına dek varmasına neden olacak nitelikte. Nitekim yerleşimcilere saldıran Filistinlilere, Filistinlilere saldıran Yahudiler eklendi. Bu bir ilk değil gerçi ve nedenleri konusunda iyice düşünmek gerek.
Arap Baharı ve son aylarda Suriye’de artık iç savaş kıvamına gelen çatışmalar Filistin sorununu soğutuyor. Bu soğumanın ne kadar itidal getirdiği, Filistin sorunu başlığı altında toplanan problemler yumağının nereye kadar varacağı, gitgide çözümsüzlüğe mahkûm edilen sürecin nereye dek Batı Şeria’yı, nereden sonra da Gazze’yi ilgilendirdiği karmaşık.
Şaron hükümetinin 2005 yılında tek taraflı ilan ettiği Gazze’den çekilme kararı esas olarak İsrail toplumundaki kutuplaşmayı arttırdı. Gazze ile tek taraflı yapılan bu tasarrufun hiçbir şeye çare olmadığı, Hamas’ın seçimleri kazanması ve akabinde El Fetih’i kanlı bir şekilde buradan kovması sonrasında başlattığı füze saldırıları ile görüldü. İsrail’de hükümetin yerleşim sorununu ortadan kaldırmak için aldığı karar siyasi bir riskti ve neticede beklendiği şekilde çalışmadı.
Şimdi, “benzer bir durum Batı Şeria’da yaşanır mı?” sorusunun gerginliği var İsrail kamuoyunda. Yerleşim sorunu şu şekli ile FKÖ’nün yönettiği Batı Şeria ile özdeşleşmiş gibi görünüyor. İsrail’deki aşırı sağ gruplar Şaron’u Gazze kararında “davaya ihanetle” suçlarken, Netanyahu hükümetinin aldığı “yerleşimlere devam” kararı, ılımlı ve bir o kadar da etkisiz Mahmut Abbas’ı kenara sıkıştırmışa benziyor. Hiç şüphesiz bu duygu, bundan bir yıl kadar önce Abbas’ın BM Genel Kurulunda Filistin’e tam üyelik verilmesi açılımını yapmasına yol açmıştı. Bu çıkışı sonrasında, popülerlikle ilgisi olmamasına rağmen, Ramallah’a döndüğünde sokak ve meydanlarda kahraman gibi karşılanan Abbas’ın artık yüzüne pek bakan yok, zira girişimi havada kaldı.
Filistin’de seçimler yaklaşıyor. Abbas seçimlere katılmayacak. Yerine geçecek yönetimin barış konusunda ve - Filistinlilere göre bunu dinamitleyen - yerleşimler konusunda nasıl bir tavır takınacağı da doğal olarak net değil. El Fetih yerine Hamas yanlısı veya daha radikal söyleme sahip bir adayın seçimi kazanması barışa giden yolda engelleri çoğaltacak. Öte yandan İsrail hükümeti de ülkede seçimlerin erkene alınmasını benimsedi. Knesset’in bunu kabul etmesi durumunda Ocak 2013’te kartlar yeniden dağılacak.
Bu durumda İsrail – Filistin ilişkilerinin tam ‘stand by’ konuma geçmesi hiç kimseyi şaşırtmayacak. Bir de Amerikan seçimleri var hesaba katılması gereken… Obama ve Romney çok yakında kozlarını paylaşıyor olacaklar. Her ne kadar gözlemciler Amerikan seçimlerinin Filistin konusundaki Washington siyasetine büyük yenilikler getirmeyeceğini savunsa da, Netanyahu – daha önce hiçbir İsrailli siyaset adamının yapmadığı bir şeyi yaptı ve gönlünün Cumhuriyetçilerden yana olduğunu açıkça belli etti. Bunun Amerikan kamuoyunda ileride nasıl yorumlanacağını şüphesiz zaman gösterecek. Tabii kendi açısından Başbakanlığa geri dönememek gibi bir durumun da mümkün olduğunu artık paragraf başına almakta fayda var.
Menahem Begin, Enver Sedat ile el sıkışıp bir Arap ülkesi ile ilk barış anlaşmasını imzaladığında, İsrail’de barışın ancak sağın oluru ile olabileceği konusunda görüşler ifade edilmişti. Beğenilir veya beğenilmez, Begin, devletin temel harcında emeği olan bir kişiydi. Savaşın ve barışın ne anlama geldiğini iyi bilen geçmişi acılarla yoğrulmuş bir mücadele adamıydı. Kendisinden sonra barışa en çok yaklaşan isim aynı siyasi çizgiden çıkmadı. Yitshak Rabin eğer güttüğü siyasetin kurbanı olmamış olsaydı Ortadoğu şüphesiz bugün çok daha değişik bir konumda olurdu.