ABD başkanlık seçimleri büyük çekişmeye sahne olmuş gibi görünse de neticede beklendiği gibi Barack Obama tekrar seçildi.
Seçim sürecinde çekişme yaşanması en çok spekülatörlerin işine yaradıysa da adeta Cumhuriyetçiler bile tekrar Obama’nın seçileceğini tahmin edercesine en kifayetsiz adaylarını Obama’nın karşısına çıkardılar.
Obama’nın ikinci dört yıllık süreçte nasıl icraatlar yürüteceği merak konusu. Obama Başkanlığı ele geçirmiş olmasına karşın Cumhuriyetçilerin Temsilciler Meclisindeki çoğunluğu Obama’nın elini kolunu ciddi şekilde bağlıyor.
Bu arada ABD’nin hızla değişen demografik yapısı bundan sonra Cumhuriyetçilerin özellikle şahin Cumhuriyetçilerin artık kolay kolay seçim kazanamayacağını gösteriyor. İyice azınlıklar birliği haline gelen ABD’nin klasik yaklaşımlı bir Cumhuriyetçi adaya prim vermeyeceği aşikâr.
Obama’nın ABD’de öncelikle ele alması gereken konu Sandy kasırgası sonrası mahrumiyet bölgesi haline gelen New York’un bir an önce kendisine gelmesini sağlamak olacak. New York şehrinin ve eyaletinin ABD’de en büyük vergiyi ürettiği göz önüne alınırsa bölgenin önemi bir kez daha ortaya çıkar.
Bu arada Dünya’nın en yüksek medeniyetinin en gelişmiş şehrinin basit bir kasırga karşısında ne kadar aciz ve savunmasız olduğunu görmek, daha da acısı aradan günler geçmesine karşın halen bir milyondan fazla evin ve işyerinin elektriksiz ve ısınmasız olduğunu okumak tüyler ürpertici.
Sistemler ve altyapılar ne kadar güçlü olursa olsun insan tabiatın karşısında gerçekten korumasız.
Obama’nın Ortadoğu politikası belli. İran’a bir müdahale beklemek hayal olur. Kaldı ki Afganistan’dan çekilmeye hazırlana ABD’yi İran’a müdahaleye ikna etmek oldukça zor.
Öte yandan Ahmedinecad’ın söylemlerinde çok daha ılımlı bir tutum sergilemesi, İran’ın nükleer silah elde etmek gibi bir niyetinin olmadığını belirtmesi sempatiyle karşılansa da samimiyeti sorgulanmalı.
Gerçi İran’ın ekonomik olarak tarihinin en zor günlerini geçiriyor olması İran Cumhurbaşkanı’na bu sözleri sarf ettiriyor olabilir.
Suriye’de Esad rejimi yerine geçmesi düşünülen grup İslamcı radikallerden oluşuyor. ABD’nin de desteğini alan grubun bir süre daha Suriye’nin yönetimine geçemeyeceğini anlamak zor değil. Uluslararası kamuoyu, Rusya’nın desteğini almış bir Esad’ı sadece lafla devirecek kudrette değil. Arkasında Rusya olduğunu bile bile de kimse Suriye’ye müdahale etmez. Herkes katliamları seyreder.
İsrail’de yaklaşan seçimler öncesi Hamas sertleşerek İsrail’e roket saldırılarında bulunuyor. Savunma sistemi Demir Kubbe’nin istenilen performansı göstermemesi de hayal kırıklığı.
Bu arada, İsrail’in her geçen gün daha da radikalleşen rejimlerle yönetilen ülkelerle çevrildiğini görmek pek de umut verici bir gelişme değil…