İktisatçı tayfası hababam Türkiye’nin tasarruf açığından söz eder. Nasıl ki enerjide dışa bağımlıysak, ekonominin büyümesi için gereken kaynaklarda da dışa bağımlıyızdır. Tasarruf açığı nedir? Kazandığımızdan daha fazla harcamanın adıdır. Bildik ifadeyle, borçlanarak harcamaktır.
‘Borç yiğidin kamçısıdır’ diye bir atasözüne sahip tek ülke olan Türkiye’nin geçmiş 10 senedeki büyümesinde borçlanarak yapılan tüketim harcamasının etkisi büyük olmuştur. Bankaların ‘al harca’ diye tüketiciye kullandırdığı 250 milyar TL dolayındaki krediler ve kredi kartları iç talebi coşturmuş, coşan iç talep de büyüme rakamlarına olumlu etkiler yapmıştır.
Ancak, 2011 senesinde gidişatı gören ekonomi yönetimi, 77 milyar dolarlık cari açıkla ve her sene % 30 - 40 büyüyen tüketici kredileri ile bir duvara doğru gittiğimizi tesbit etmiş ve ciddi şekilde el frenine asılmıştır. 2012’de ekonominin %9’dan % 3’e yavaşlamasında bu suretle iç tüketimin kısılmasının önemli bir rolü vardır.
Bugün gelinen noktada, tasarruf açığına daha kalıcı çözümler aranmaktadır. Aksi takdirde, döviz kurundan devlet bütçesine kadar çok geniş bir yelpazadeki konuların akibeti, Türkiye dışında yerleşik kredi derecelendirme kuruluşlarının, yatırımcıların ve banka analistlerinin iki dudağı arasında bir yerde kalmaya devam edecektir. ‘Kırılgan’ kelimesi, öyle gözükmese de, liderlerimiz için değil, ekonomimizi tarif etmek için sıklıkla kullanılır olmuştur.
Dünya ölçeğinde, döviz geliri ile döviz gideri denk ve kendi içinde yüksek tasarruf edip bunun yatırıma yönlendirebilen ekonomilerde yaşayanlar, geleceğe daha umutla bakabilmektedir.
Bu düşünceyle, bireyler için Birikimli Emeklilik Sistemi (BES) getirilmiştir. Bu sistem, Amerika’daki bireylerin oluşturduğu IRA (Individual Retirement Account) ve şirketlerin oluşturduğu 401k planlarına benzer niteliktedir. Türkiye’de 2004 senesinden beri yürürlükte olsa da, BES ancak son bir iki senede başarılı olma eğilimine girmiştir.
01.01.2013 tarihinden itibaren, devlet bu sistemin gelişmesine dolaylı değil direkt olarak katkıda bulunacaktır. 18 yaşını dolduran herkes, bu sisteme girebilecektir. Özetle, devlet sizin emeklilik hesabınızda biriktirmek istediğiniz aylık katkının % 25’i kadar size hibe yapacaktır. Bu paralar birikecek, işletilecek, ve daha sonra size emeklilik maaşı olarak geri dönecektir. Kumbaraya 10 yıl para atmış iseniz, ki bu daha uzun süre de olabilir, 56 yaşından sonra emeklilik maaşı alabileceksiniz.
Devletin vereceği % 25’lik katkının bir sınırı vardır tabii. O da asgari ücret’in % 25’i kadardır. Bugün asgari ücret takriben 1000 TL/ay olduğuna göre, sizin her ay 1000 TL yatırdığınız bir hesaba, devlet baba da her ay 250 TL yatırmayı taahhüt etmektedir. 4 kişilik bir ailede 18 yaşını aşan her bireyin 1000 TL yatırması halinde, devlet o ailenin emeklilik fonlarına yılda toplam 12 bin TL, 10 yılda toplam 120 bin TL yatıracaktır. Bu hatırı sayılır bir paradır.
13 milyon tüketicinin günü kurtarmak için borç peşinde koştuğu ülkemizde 3 milyon kişi de (ki bunların yüzde yetmişi 25-44 yaş grubundadır) emeklilik günlerini düşünerek bugünden tasarruf etmektedir. Katılanların yarısından çoğu, 2011’in başından itibaren katılmıştır. Sistem yenidir. Biriken fonların toplamı bugün için 16 milyar TL dolayındadır. 1 Ocak’tan itibaren katılımlarda ciddi bir patlama görebiliriz. Öyle olur ise, Türkiye en önemli sorunlarından biri olan tasarruf açığını da hallediyor beklentisi çok güçlenecektir.
Emeklilik fonlarında biriken kaynaklar, ekonomide dışa bağımlılığın azaltılmasında ve sermaye piyasalarının gelişmesindeki en önemli faktörlerden biri olacaktır.
BES’e giren katılımcı sayısının tüketici kredisi kullanan kişi sayısına, biriken emeklilik fonlarının da tüketici kredilerinin toplam tutarına ulaştığı gün, Türkiye’nin bambaşka bir havası olacaktır. Bugünden geleceğini düşünenlere duyurulur.
Kaynak: www.egm.org.tr