Yılbaşına yaklaşırken klasik karikatürler çıkardı her yerde... Saçlarına ak düşmüş aksakallı eski sene sırtında ‘yaşanmışlıklarla’ dolu torbasıyla arkasına bakarak veda ederken, kırmızı yanaklı yeni sene de yaşanmamış umutları getirmenin heyecanıyla içeri girer. Klişe de olsa, hoşuma giderdi bu sembolik devir teslim töreni... Bir yanda yeni umutlara hoş geldin derken öte yanda beklentileri tam da karşılayamamış olan maziyi uğurlamak, eski ağza yeni tat misali, yeni bir başlangıcın sembolü değil midir?
Oysa yılbaşında verilen sözlerin hangisi tutulabilmektedir gerçekten? Veya yılbaşında tutulan dilekler hangi gidişi değiştirebilmektedir?
Bu sene yılbaşını birlikte geçirdiğim ailem ve arkadaşlarım arasında yaptığım küçük ankette, yeni yıldan beklentileriniz ne diye sordum. Anahtar kelime verin bana dedim. Bir arkadaşım tek kelimeyle özetlemek gerekirse, bol ‘kahkaha’ diliyorum dedi. Herşeyi içinde barındıran bir kelimedir dedi kahkaha. Kahkaha varsa, mutluluk, huzur, sağlık vs. hepsi vardır, diye tamamladı. Tebessüm edilecek yerde gülen, gülünecek yerde kahkaha atan bir adamın ölçüsüzlüğü geçti aklımdan ama tabii ki sesimi çıkartmadım.
Bir diğer arkadaşım bol ‘seyahat’ dedi. Yeni yerleri görmek, dünyanın güzelliklerine tanık olmak, değişik yemekleri tatmak yaşamı kaliteli kılan en önemli aktivitelerden değil midir gerçekten? Haklısın dedim, sık sık havaalanlarında saatlerce rötar yapan uçakları beklemiş, bir elde kemer, diğer elde x-ray cihazından çıkan bilgisayarın üstünde ayakkabıları taşırken dudakları arasına sıkıştırılmış biniş kartını görevliye göstermeye çalışmış biri olarak...
Kızımsa, ‘mutluluk’ dedi. Anahtar kelime odur dedi. Mutluluk dileyelim, o zaten içinde herşeyi barındırır dedi. Karşı çıkmak mümkün mü? O da haklı tabii. Biraz da ‘aşk’ dedi he ne kadar bir IB öğrencisinin nefes almaya vaktinin olmadığını bilse de...
Yeni yıldan neler dileyelim listesini uzatmak, hem de çok uzatmak, mümkün elbette. Klasik kategorideki sağlık, huzur, barış, keyif, para, daha çok tatil ve şans gibi dileklere biraz daha sofistike olanlarını da ekleyebiliriz. Mesela, gelir dağılımının düzelmesi, HIV hastalığının kontrol altına alınması, küresel ısınmanın önüne geçilmesi, daha fazla adalet gibi...
‘Peki, sen ne dedin?’ diye bir soruyu duyar gibiyim. Ben, buradan bir yazı çıkar mı acaba dedim...
Şaka bir yana, dilek dilemenin aslen kendi sorumluluğumuzdaki bir şeyi bir üçüncü tarafa havale etmek anlamına geldiğini düşünmeye başladım. Şalom’un ekonomi sayfasında kel alaka olsa da, yeni yıl vesilesi ile bu düşüncemi paylaşmak istedim.
Mutlu olmak, kahkaha atmak, seyahat etmek, sağlıklı olmak, âşık olmak, her türlü engele rağmen, tamamen kendi sorumluluğumuzda olan şeyler değil midir? Çok çalışmış, dürüstçe para kazanmış, çok vermiş, çok gülmüş, yeri geldiğinde ağlamış, yeri geldiğinde kalbinin sesini dinlemiş, sevmiş ve sevilmiş, engel tanımamış insanlar var mıdır etrafınızda? Merak ediyorum onlar da her yeni yılda bir dilek tutup bekliyorlar mı? Yoksa yaşamın her anının tadına varmayı bildikleri için dilek dilemeden de yapabiliyorlar mı?
Dilek dileme alışkanlığından vazgeçmek istiyorum artık. Neden? Hiç bir anahtar kelime karşılayamıyor yarından beklentilerimi. Yetmiyor. Her kelimenin bir sınırı varmış gibi geliyor.
Bu yüzden 2013 ve sonrasında geçerli olmak üzere tek bir dilek diliyorum yine de… Farkına varmadan, bilincimizde koymuş olduğumuz sınırları kaldırabilmeyi diliyorum. Herkese iyi seneler.