“Veata arem et mateha unte et yadeha al ayam uvkaeu – ve şimdi asanı kaldır ve elini denize uzat ki yarılsın” (Şemot 14/16)
Gemara Pesahim 118 A’da insanın geçimini sağlamasının Kızıldeniz’in yarılması kadar güç olduğunu öğretir. Gostanin’li Rabi Yehiel Meir denizin yırtılması ile parnasa arasında nasıl bir ilişki olduğunu sorgular.
Rabi yanıtını şöyle verir: Bene Yisrael deniz kıyısında Mısır ordusu tarafından sıkıştırıldığı zaman Tanrısal kurtuluş için Tanrı’ya yakarırlar. Onlar Tanrı’dan kurtuluş beklerler ancak bunun nasıl geleceği hakkında bir bilgileri yoktur. Belki Tanrı Mısır’da gönderdiği gibi bir bela ile Mısırlıları vuracaktır. Ancak hiçbirinin aklına denizin yarılması akıllarına bile gelmez. Onların kurtuluşu hiç beklemedikleri bir şekilde gerçekleşecektir.
Olay aslında parnasa için de çok benzerdir. Hepimiz geçimimizi sağlamak için bir şekilde bunu kazanmak zorundayız. Devarim 14/29’da “Tanrı üzerine aldığın işte seni kutsayacaktır” cümlesi vardır. Ancak bu kişinin parnasasının mutlaka kazanmak için seçtiği yoldan geleceği anlamına gelmez. Çünkü parnasa tıpkı Bene Yisrael’in kurtuluşu gibi hiç beklenmedik bir şekilde insana gelebilir.
Talmud kişinin zengin veya fakir olmasının sadece üzerine aldığı iş ile alakalı olmadığını öğretir. Kişi parnasasını kazanmak için temiz ve ahlaklı bir işte çalışmalı aynı zamanda başarı için mutlaka dua etmelidir.
Herkesin yakından bildiği bir öyküye bakalım: Berdichev’li Rabi Levi Yitshak bir gün acele ile koşan bir adamı durdurur. Ona “nereye gidiyorsun” diye sorar. Adam yanıt verir: “Üzgünüm Rabi şu anda seninle konuşmak için duramam. Parnasamın peşinden gidiyorum.” Rabi bu yanıt üzerine şöyle bir karşılık verir. “Parnasanın senin önünde olduğunu nereden biliyorsun ki onun peşinden gidiyorsun? Belki parnasan senin arkandadır ve sen ondan uzaklaşmaktasın?”
Rabi Dr. Avraham Twerski şöyle öğretir: Eğer parnasamızın Tanrı’dan geldiğine inanıyorsak yapmamız gereken işi yapıp başarı için mutlaka Tanrı’ya dua etmemiz gerekir. Ancak parnasa peşinde koşarken genellikle kendimizi Tora ve mitsvaların uygulanmasından uzaklaştırırız. Sadece bu kadar da değil. Çılgın bir maddiyat peşinde giderken sağlığımızı hiçe sayar ve zaman içinde birçok sağlık sorunu ile karşı karşıya kalırız. Para peşinde koşarken sağlığımızdan olur, sonra da kazandığımızı sağlığımızı yeniden kazanmak için harcarız.
Fakir bir Rus Yahudi’si köylü zorluklar içinde yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır. Her zaman biraz daha fazla para kazansa daha iyi bir yaşam sürebileceğinden emindir. Bunun için de Tanrı’ya yakarmaktadır aslında. Bir Kipur gecesi herkes evine gittikten sonra sinagogda Tanrı’ya bununla ilgili bir kez daha yakarır ve bir parça daha fazla toprak ister. O sırada geçen köyün Rus yetkilisi bu duadan etkilenmiş olacak ki Kipur çıkışı sabahında yanına gelmesini ister.
Köylü sevinç içinde yetkilinin yanına gelir. Yetkili hemen yürümeye başlamasını ve geçtiği bütün toprakların onun olabileceğini söyler. Tek bir şartı vardır. Gün batmadan başladığı noktaya geri dönecektir.
Köylü, ailesi peşinde inanılmaz bir hırs ve hızla koşmaya başlar. Geçtiği her yerin sahibi olması sadece bir zaman meselesidir ve çok zengin olmanın hayalini kurmaktadır. Ailesi onu yavaşlatmaya çalışsa da onların uyarılarına kulak vermez bile.
O sırada kendisine yaklaşan bir arkadaşı acil bir tsedaka talebinde bulunur. Köylü bunu vakti olmadığı gerekçesi ile geri çevirir. Pişmanlığını ertesi gün çok zengin olduğunda yapacağı yardımları düşünerek örtmeye çalışır.
Bir süre sonra acil bir minyan talebi ile karşılaşır. Ancak bunu da geri çevirir. Çünkü vakti yoktur, dolaşması gereken çok yer vardır. Sızlayan vicdanını ertesi gün zengin olduğunda bir sinagog yaptırma vaadi ile susturur. Gün boyunca gelen mitsva taleplerini böyle reddeder ve vicdanını hep bir bahane ile rahatlatır.
Gün akşama kavuşma yolunda iken artık başladığı noktaya geri dönebilmek için insanüstü bir çabanın içine girer. Sonunda başladığı noktaya ulaştığında artık yaşamamaktadır. Köyün yetkilisi gülerek yardımcısına şunu söyler: “Al bu Yahudi’yi Yahudi mezarlığına göm. İstediği toprak sadece iki metrekare kadarmış.”
Yakından bildiğiniz bu öykü aslında hepimizin parnasa peşinde koşarken yaşadıklarımızı farklı yönlerden bize göstermektedir. Parnasa peşinde koşarken bazen sağlığımızı, bazen eşimizi, çocuklarımızı bazen de kendimizi bile görmezden geliriz. Ancak olay her zaman istenildiği gibi gelişmez. Tanrı inancı ile yaşamak sadece ruh sağlığımız için değil aynı zamanda beden sağlığımız için de elzemdir. Yirmiyau Peygamber Tanrı’ya güvenen insanı şöyle tanımlar:
“Baruh agever aşer yivtah B’Ad… veaya Ad… mivtaho – Tanrı’ya güvenen ve onun güvendiği Tanrı olan kişi kutsaldır.”