Seçim propagandalarının odak noktasında İsrail-Filistin barışı gibi can alıcı sorunlar yerine sosyal eşitsizlik, pahalılık, tüm kesimlerin zorunlu askerlik görevini yerine getirmesi türünden ülkenin iç konuları yer alınca İsrail seçimleri uluslararası medyanın ilgisini pek çekmedi. İsrail’in dünyanın merkezinde yer almadığı anlaşıldı.
Ortadoğu’nun bir küçük ülkesinde seçime gidildi; seçmen sayısı 5,7 milyon. Yüzde 2’lik seçim barajını geçmeyi başaran 12 parti ve geçen seçimde 28 milletvekili çıkarıp o dönem parti lideri olan Tzipi Livni’nin tercihi ile hükümet dışı kalmayı yeğleyen, bu seçimlere Shaul Mofaz’ın liderliğinde katılan Kadima Partisi kıl payı Knesset’e iki milletvekili sokmayı başarınca sağ-sol arasındaki 61-59 gibi yakın sonuç olması nedeniyle güven oylamasında kilit parti durumuna girdi. İşte böylesi demokratik, demokratik olduğu ölçüde de sorunlu bir alt yapı… Bu durumda gelecekte İsrail’de istikrarlı bir hükümet isteniyorsa seçim barajının Türkiye’de olduğu gibi yüzde 10 değilse bile yüzde 2’den yüzde 5’e yükseltilerek yapısal değişikliklere gidilmesi gerekebilir.
90’lı yıllarda Likud ve İşçi Partisi’nin milletvekili sayısının toplamı 90 iken bu bölünmüşlük ne anlama geliyor? Aslında halkın mesajı net; “sizden bir beklentimiz yok, gölge etmeyin yeter!” Veya daha açıkçası toplumsal bir karşı koyuş, bir protesto sergilendi de diyebiliriz. Bütçedeki 11 milyar dolarlık açığın ucu herkese dokunacak. Seçmen Binyamin Netanyahu’ya kırmızı değilse bile sarı kart gösterdi. Likud giderek genç kesimin oylarını kaybediyor.
Tüm dünya ise merakla soruyor: “Kim bu Lapid ?” 49 yaşındaki Yair Lapid, siyaset sahnesinde çok yeni bir isim. TV haber sunuculuğu görevinden istifa edip, siyasete atılacağını açıklayalı henüz bir yıl oldu. Seçimlerden önce yayınlanan kamuoyu yoklamaları, Lapid’in merkez solda konumlandırdığı ‘Yesh Atid’ Partisi’nin Knesset’e 10-12 milletvekili sokacağını gösteriyordu. Ancak özellikle seçim kampanyasının son döneminde kararsız seçmeni ikna ederek, oy patlaması yaptı ve 19 sandalye ile ikinci parti oldu. Geçen seçimde Avigdor Lieberman anahtar konumunda iken şimdi Lapid bu konumda.
2008 yılında vefat eden ve 1999 seçimlerinde altı, 2003’de 15 milletvekilliği kazanan babası Tommy Lapid’in yolundan giden Yair Lapid, parti programında, ultra-Orthodox Yahudilerin askerlik yapmamalarına karşı çıktı ve bu hizmetin herkes için zorunlu hale getirilmesini, gençlerin ulaşamadığı konut fiyatlarının yüksekliğine bir çözüm bulunmasını ve Filistinlilerle barış görüşmelerinin sürdürülmesini savundu.
Lapid, yakışıklı ve rahat görünümü ile gençlerin kalbi kazanmasını bildi. Şimdi herkesi peşinden koşturuyor; Netanyahu oluşturacağı sağ bir koalisyonda onu yanında görmek isterken, İşçi Partisi’nin lideri Şeli Yahimoviç de Lapid’in başbakan olacağı bir sol hükümete onu ikna etmeye çalıştı. Ancak Lapid kendini bu görev için deneyimsiz gördü veya henüz erken diye düşündü ki Netanyahu ile iki buçuk saatlik bir görüşme yaparak sol cephede yer almayacağını açıkladı.
Gençliğin bir bölümünün oyları da marjinal sağ bir parti olan Naftali Bennett’in ‘Bait HaYehudi’ Partisi’ne gitti. Batı Şeria’nın ilhakını savunarak, Filistin Devleti’nin kurulmasına karşı çıkan Bennett’in içinde yer alacağı bir koalisyon bazı yorumcular tarafından olası en kötü felâket senaryosu olarak nitelendirilmekte ve barış olasılığının tamamen ortadan kalkacağı ileri sürülmekte. Bu nedenle de Netanyahu’nun barış görüşmelerini tıkamamak için ilk aşamada Benett’in içinde yer almayacağı bir koalisyon oluşturmaya çalışacağından söz ediliyor.
Diğer bir seçenek ise Netanyahu’nun, Likud (31)+ Yeş Atid (19)+ Bait HaYehudi (12) = 62 milletvekili ile yola çıkarak dinci veya merkez sol partilerden bazılarının da katılımıyla koalisyonu sağlamlaştırmaya çalışması… Böylece Netanyahu elini güçlendirebilecek. Politikanın her şeyin mubah sayıldığı bir sanat olduğunu unutmayalım. Kazananın belli olmadığı bu seçimden en zararlı çıkan Netanyahu’nun oldukça deneyimli olduğunu kabul etmek gerekir.
Her ne olursa olsun oluşacak yeni hükümetin uzun ömürlü olmayacağı ve dört yıl tamamlanmadan yeni bir seçimin gündeme gelebileceği anlaşılıyor.