Bugünlerde 2013 yılına ait pek çok tahminle karşılaşıyorum. Örneğin The Economist ‘The world in 2013’ adlı bir sayı yayınlayarak liderleri bekleyen sorunlar, ekonomik trendler, teknoloji, iş dünyası ve bölgesel iniş çıkışlarla ilgili yüzden fazla makaleyi bir araya getirerek tahmini bir yıl portresi çizmiş. Hiç biri kehanet değil. Hepsi bilimsel verilere dayalı tahmin. Burada okuduğum bir iki ilginç öngörüyü aktarmak isterim. Bir makalede İsviçre’nin bu sene içinde doğulması en şanslı ülke olduğu tahmin edilmiş. Bu araştırmayı dayandırdıkları pek çok kriter var. Araştırmanın kökeni, Warren Buffet’in başarısını bağladığı en önemli faktörün doğru zamanda doğru ülkede doğmuş olması. (yani 1930’ larda ABD’de) Bugünlerde doğan bebeklerin en çok fırsat yakalama ve mutlu olma şansını bilimsel ölçümlerle İsviçre olarak belirlemişler.
Başka bir makalede dünyadaki obezitenin gelişmiş ülke sorunu olmaktan çıkıp gelişmekte olan ülkelere de sıçrayacağı detaylandırılmış. İnsanların artık daha fazla tuzlu ve tatlı yiyeceklerden haz alan bir türe doğru evrim geçirdiğini ve devletlerin kişisel tercihlere karışamamakla beraber önlem almasının vakti geldiği anlatılmış. Örneğin yiyecek üreticilerine kalori sayısında yasaklar getirilmesi önerilmiş. Hepsini aktarmak isterdim ama imkânsız, sadece dergiyi elimin altında tutup 2013 yılı sonunda tekrar okumak isteyeceğimi söyleyebilirim.
Gelecek tahmini denince akla gelen en popüler isim ise 2050 adlı kitabın yazarı David Passig. Geçtiğimiz günlerde özel bir konuşma için İstanbul’da bulunan İsrailli gelecekbilimci The Economist’te okuduğum pek çok öngörüyle paralel tahminlerde bulundu. Dünya nüfusu ile ilgili olanı detaylı anlatayım, ilginizi çekerse kitabını alıp okuyun. Zira dünya liderlerinin danıştığı Passig, hiç de boş tahminlerde bulunmuyor.
Passig’e göre küresel doğum oranında hızlı düşüş yaşanacak. Nüfus önemli ölçüde azalacak. Örneğin Rusya’nın nüfusu yüzde 22 Çin’inki yüzde 20-30 azalacak. Avrupa senede 3 milyon kişi azalacak. Ülkeler zenginleştikçe doğal nüfus artış oranı düşüyor. Bunun nedenleri, doğum kontrol yöntemlerinin kullanılması, aile planlaması yapılarak yeterli sayıda çocukta kalınması, evlenmeden beraber yaşama vakalarındaki artış ve boşanma ihtimali yüzünden çiftlerin çocuk yapmaktan imtina etmesi sayılabilir.
Nüfus düşmesinin sonucu olarak 100 sene içinde genç nüfus bugünkünün 8’de biri kadar olacak. Sorun şu: Çocuk sayısı düşünce yaşlılara kim bakacak? Dünya yüzündeki yaşlılar çoğalıyor, bebekler azalıyor.
Ortalama insan ömrü ise gitgide fazlalaşıyor. Tıbbın gelişmesi, hijyene ve besin kalitesine önem verilmesi yaşlılığı yavaşlatıyor.
Çin gibi, devletin aile planlamasına karıştığı ülkelerde doğum hızı azaltılarak büyük bir hata yapıldı. Zira daha az bebek doğması ekonomiyi döndürecek daha az insan anlamına geliyor. Küçülen iş gücü büyük yaşlı nüfusa sosyal güvenlik sağlamaya çalışacak. Emeklilik adı altında bakılan insan sayısı ülkelerin iflasına yol açacak. Örneğin 2050’de Çin’de bakılması gereken 400 milyon yaşlı olacak.
ABD doğurganlıkla değil göç ile büyüyerek çarkını döndürmeyi başaracak. Çin’de alışageldiğimiz ucuz işçilik artık olmayacak. Ülkelerde işçi eksikliği hissedilecek. Teknoloji ve bilgi endüstrilerinde genç nüfus az olduğu için yokluk yaşanacak. Nasıl iç karartıcı değil mi? 3 çocuk önerisi şimdi daha mantıklı geliyor mu kulağınıza?