Yeni yönetimle ümitle, güven dolu bir geleceğe…
Geçtiğimiz pazar günü Ortaköy Sinagogu’nda gerçekleşen Soykırım Kurbanlarını Anma Töreni’ne katıldım. Tören, Türk Musevi Cemaati yeni yönetiminin de gözlemlediğim geniş toplum önünde ilk ciddi sınavıydı. Kusursuz olarak gerçekleşen organizasyonda Türk Musevi Cemaati yeni başkanı İshak İbrahimzadeh’nin sıra dışı konuşması ve buna uygun olarak tasarlanan kelebek motifli rozetler davetlilere sanat yoluyla Holokost mesajının verilmesini sağladı. Aynı hafta içerisinde bu kez yine cemaat yönetiminin gençlik dernekleri ile bir araya geldiği bir toplantıya da katılma fırsatım oldu. Bu kez akşama damgasını vuran yeni başkan yardımcısı Gina Alkaş’ın cesur açıklamalarıydı. O akşam yapılan konuşmalarda cemaat gençlik dernekleri konusunda ileriki dönemlerde nasıl bir yol izleneceği de açıklığa kavuşmuş oldu. Cemaatin yeni yönetimi aslında hepimizin yakından tanıdığı isimlerden oluşuyor, yıllardır cemaatin farklı kurumlarında emek vermiş, cemaat gerçeklerine bizden çok daha hâkim bir ekip. Tek farkları bundan sonraki dönemde birbirlerine daha sıkı kenetlenip, inandıkları kararlarda önlerindeki engelleri birlikte kaldıracak ve süreci hızlandıracak olmaları. Bir süredir bazı kurum ve derneklerin mevcut projelerden duyduğu endişeleri de hesaba katarak bu hafta yeni başkan ve yönetim üstüne kısa bir sohbet edelim istedim.
Seveni de var, sevmeyeni de, cesur olduğunu düşünen de var, taraflı hareket ettiğini söyleyen de... Hani başkan olunca sakallarını keser belki dedim, ama geçen hafta bir kez daha marifetin sakal kesmekte olmadığını bana hatırlattı. Onu uzun zaman sonra ilk kez 2011 yılında Neve Şalom Kültür Merkezi’ndeki iftar yemeğinde dinlemiştim. Yahudi tarihinden bir alıntı ile başladığı konuşmasında bir anda konuyu ülkemizdeki Yahudi algılayışına getirmeyi başarmış ve devlet büyüklerinin olduğu ortamda cesurca onlardan destek beklemişti. Geçtiğimiz yıl Meclis İnsan Hakları Komisyonu bünyesindeki Terör Alt Komisyonu tarafından davet edildiklerinde de bu kez “26 senedir mekânlarımıza suçluluk kompleksi içinde giriyoruz.” demiş komisyondaki milletvekilinin “Sizi koruyamadık, özür dileriz.” cevabı ile mesajı iletmeyi başarmıştı. En son geçen hafta Holokost ile ilgili yaptığı sunumun sonlarına doğru yerel basının ve devlet büyüklerinin olduğu o ortamda “Hiçbir Yahudi’yi sevmiyorum” Ekim 2012- yerel basın” slaytını paylaşma cesaretini de yine o gösterebilmişti. Başkan olduktan sonra ilk kez cemaat başkanı olarak zamanının tümünü bu göreve ayıracağını da öğrendim. Hal böyle olunca ona bir soru veya eleştiride bulunurken ince eleyip sık dokumakta yarar var, lakin ne zaman soru sormayı denesem birkaç soru ile bize geri dönebilecek bir zekâya sahip olduğunu hepimiz biliyoruz. Geçen yıl ortak bir toplantıda Balat’taki sinagog ve hastanenin geleceğini sorduğumda adını hiç duymadığım diğer bir sinagog ile bana geri dönmüş, toplantı sonrası ilk iş o sinagogun tarihçesini de araştırma ihtiyacı hissetmiştim. Peki ya onu ve ekibini eleştirenler? Başarılı bir yönetim ne kadar alkış ve övgüyü hak ediyorsa eleştirilere de bir o kadar açık olmalıdır. Gençlik derneklerinin tek bir çatıda birleştirilmesinden söz açıldığında Yıldırımspor merkezli bir birleşme yerine Avrupa’da uygulanan sistemde olduğu gibi Cemaat Kültür Merkezi adı altında tek bir yapılanmanın adil olacağı su götürmez bir gerçek olarak görülmektedir. Diğer kurumlarda düşünülen çalışmaların da daha açık bir şekilde sebepleriyle anlatılıp tartışma ortamına olanak sağlanması tepkileri biraz olsun azaltacaktır. Yeni yönetimin önemli projeleri içinde yer alan okul içerisindeki yapılanmanın kısa sürede sonuçlanıp, küçüğü büyüğü okulun tüm cemaati kucaklayan bir yuvaya dönmesi ise gelecek için umut verici bir proje olarak gözükmektedir. Cemaat faaliyetlerine gönüllü olarak katılan, senelerce dernek çalışmalarında ön safhalarda yer alan birçoğumuz bu projelere ister istemez duygusal olarak bakıp, ”neden biz?” sorusunu yöneltebiliyoruz. Bu aşamada ise yönetimin en hakiki sebebi, Ulus Musevi Lisesi’nde daha fazla gencin burslu okumasını sağlamak, daha fazla ihtiyaçlı aileye yardımda bulunabilmek olmalıdır. Musevi Lisesi’nde burslu olarak okumuş benim gibi birçok genç, bu yeni projelerle daha çok kardeşin okulda öğrenim alabileceği duyduğunda eminim kayıtsız şartsız destek verecektir. Cemaatin tarihsel zenginliğini oluşturan, Türk Yahudilerinin bu ülkedeki varlığının en güzel kanıtlarından binalarımızın, kurumlarımızın birleşme yoluna gitmesi, ilerde kimi binaların ticari amaçla değerlendirilmesi ilk duyduğumuzda özellikle benim gibi kentsel dokunun gittikçe yok oluşuna duyarlı olan insanlarda haklı bir tepkiye yol açacaktır. Bu noktada ise duygusal hareket etmeden evvel zamanının tümünü neredeyse cemaate harcayan ekibe kulak verip, öncelikle günümüz gerçeklerini öğrenip, kararımızı ondan sonra vermeliyiz. Unutmayalım ki yeni yönetim dediğimiz, senelerdir o kurumlarda emek vermiş o kapılardan geçip şimdi zor kararların altına imza atmak zorunda olan içimizden bir ekiptir. İşte bu yüzden, gerçeklerimizin bilincinde, yeni yönetime inanmak istiyorum. Dileğim kısa sürede gerekli görülen değişimlerin kimsenin kalbi kırılmadan, az sayıdaki gönüllü küstürülmeden gerçekleşmesidir. Her geçen gün gerginleşebilen politik ortamda, her zorluğun cesurca üstesinden gelecek Başkan İshak İbrahimzadeh ve yeni yönetimine başarı dileklerimizle…